Türk-Çin dil ilişkileri üzerine
Prof. Dr. Alimcan İNAYET
Türklerin Çinlilerle olan tarihî, siyasi, iktisadî ve kültürel ilişkileri çok eskilere dayanır. Bu ilişki Hun döneminden başlayarak Göktürk ve Uygur dönemi boyunca, Uygurların ana kitlesinin Doğu Türkistan topraklarına dönmesinden sonra daha derinleşerek devam etmiştir. Tarihin erken dönemlerinde Türklerin dahil olduğu Altay kavimleri bugünkü Çin sınırları içerisinde bulunan Shanşi, Gansu, Çinghay bölgelerinde, hatta Sarı Irmak vadisinde yaşamışlar, Çin toplumuyla sıkı ilişki içerisinde bulunmuşlardır. Çin tarihinde görülen onlarca devletin Altay kavimleri tarafından kurulduğu düşünülürse, Türk-Çin politik ve kültürel ilişkilerin ne kadar derin olduğu anlaşılmış olacaktır. Somut örnek vermek gerekirse, Çin tarihinde gördüğümüz Xia / Şia 夏 (M.Ö. 21. yy.- M.Ö. 17. yy.), Shang / Şang 商 (M.Ö. 17. yy. – M.Ö. 11. yy ), Zhou / Cou 周 (M.Ö. 11.yy.- M.Ö. 256 ) ), Qin / Çin 秦 (M.Ö. 221 – M.Ö. 206), Wei 魏 ( M.S. 220-280), Kuzey Wei 北魏 (M.S. 386-534), Liao (M.S. 907 – 1125), Yuan 元 (M.S. 1206-1368), Qing / Çing 清 (M.S. 1616-1911) gibi hanedanlıklar Çinliler tarafından değil, Hun, Türk, Moğol, Siyenpi, Mançu ve Kara Hitaylar tarafından kurulmuştur. Bu devletlerin tebasının büyük çoğunluğunu Çinliler teşkil ediyorsa da, kurucu unsurları Çinli değildir. Çinlilerin kendi kurdukları devletler Han, Sui, Tang, Ming, Çin Cumhuriyeti ve bugünkü Çin Halk Cumhuriyetidir. Binlerce yıl devam eden bu tarihsel ve kültürel süreçte Altay toplumları ile Çin toplumu arasında kültürel etkileşimin olması gayet doğaldır. Bu etkileşim elbette söz konusu toplumların diline, edebiyatına ve kültürüne yansıyacaktır. Türkçedeki Çince ve Çincedeki Türkçe unsurlar bu derin ilişkilerin tanıklarıdır.
Makalenin tamamına erişmek için lütfen linki tıklayın: Türk-Çin dil ilişkileri üzerine