Kutadgu Bilig’de “ara … ara(la) …” bağlacı üzerine
Prof. Dr. Ferruh AĞCA
Giriş
Türk dilinin diğer sözcüklere nazaran zarf, edat ve bağlaç türündeki sözcükler bakımından zengin olmadığı, zaman zarfları dışındaki zarflar ile birçok edat ve bağlacın Türk dilinin imkân ve kabiliyetleri çerçevesinde “sözcükselleşme”, “gramerleşme”1 ve “semantik değişme” gibi türlü yollarla sonradan yaratıldığı bilgisi, Türklük bilimi araştırmalarının yıllar önce eriştiği sonuçlardandır. Esasında “gerçek sıfat” ve “gerçek zarf”lara sahip olan Türk dili, değişen kültürel çevrelerde ihtiyaç duydukça sıfat-fiil ve zarf-fiil eklerinden yararlanarak zaman, sebep ve tarz ifade eden başka sıfat ve zarf ihtiyacını karşılamıştır. Bu bağlamda Türk dilinde fazla zarf, edat ve bağlacın olmayışı, birçok araştırmada Türk dilinin bu tür eklere sahip olmasına ve dolayısıyla tipolojik olarak diğer dillerden farklı olmasına bağlanmıştır. Bununla birlikte Türk dili, isimlerin ya da isim soylu sözcüklerin fiiller ile zamana, sebebe, sınırlandırmaya, benzetmeye dayalı ilgilerini kuran başka edatları, genellikle fiillere getirilen zarf-fiil ekleri ve isimlere getirilen durum eklerinin donuklaştırmasıyla oluşturmuştur (Öner, 1999, s. 10-18; 2017, s. 424-430). Diğer taraftan Türk runik harfli yazıtlardaki örnekler, Türk dilinin en fakir olduğu sözcük türünün bağlaçlar olduğuna işaret etmektedir. Yazıtlarda azu, yme, udu, ulayu gibi birkaç örneği olan (Tekin, 2000, s. 157) bağlaçların sayısı, Eski Türkçenin daha sonraki çevreleri olan Eski Uygurca ve Karahanlıca metinlerde artmıştır (Karahan, 2014).
Makalenin tamamına erişmek için lütfen linki tıklayın: Kutadgu Bilig’de “ara … ara(la) …” bağlacı üzerine