Sandık içindeki Bebek
Hacı Mirzahid Kerimi
Mavi gözlerden damlarken yaş
Etraf sessiz uyur gaflette
Yapraksız ağaçlar yolumda sırdaş
Söyleyin doğanın bu hasreti ne
Duyulmaz arktan kıyısı yeşil
Şırıl şırıl akan suyun da sesi
Narin söğüt dalı yaprağı yumşak
Öpmez eğilip benzime gayri
Kaygı denizine dünya olmuş gark
Hani o bahçelerin güzel siması
Hiçbir şeyi şu an edemezsin fark
Kırlar canlıdan acaba hali?
Kimin çıkası gelir geziye
Oturmak varken evlinde şu an
Ağlamaklı basık havaya karşın
Gidiyorum içten içe sevinçle
Bu hazin manzara
Kasvetli hava
Bu şad kalbime edemez gölge
Sevgimin kuşları uçarlar göğe
Temkinim
Ben sahip yüce sevgiye
Sebebi: Canımın maşuku canan
Tanıdık pınarın başında bekler
Sevgi kaynağından su içen bu can
Gül gibi yüreğinde aşkını saklar
İlişti gözüme o an bir sandık
Pis bir çukurda terk edilen
“İçinde ne var acaba?” diye
Açınca başladı içim yanmaya
Ellerim titreyip kaçtı hayalim
Nar gibi benzimden döküldü yaşlar
Sarardım saman gibi kalmadı hâlim
Bir süre tutulmuş çarpılıp dilim
Neleri görüyorum efsanedeki
Ejderha çıktı mı yutmak üzere ?
Üç yaşlı yılan mı neşteri zehir
Yok!
Sırlı bir şey o, bakınız işte
Yatıyor ay gibi masun bir bebek
Boğazında dehşetli parmağın izi
Bir oğlan idi o tatlı mı tatlı
Gözleri yumulup bükülmüş dizi
Gazaptan sıkılmış yumrukları sert
Ah! Bir şey diyecek galiba ağzı
(Bebekliğim geldi aklıma sanki…)
Bulut gibi ağarmış bedeni bağrı
Ey günahsız masum yavrucak !
Ölmüşsün beyhude
Söyle, kim o namert kan içici?
Darı kadar canından tehdit mi sezdi?
Kim bulmak isteyen kanından huzur?
Yabani o vahşi ne bulmuştur ki
Şom eli boğarken hiç titrememiş?
Mecbur edilmiş mi ya da birisi
Kim bilir belki de suç işlemiştir
Gözünü açmadan dünyaya henüz
Yiğit mi ya kız mı işleyen suçu
Aşka etti mi ya büyük ihanet?
Facia yaşanırken olsam eğer ben
Sevimli bebeği koruyacaktım !
Dostlar!
Can versem de tamam orada
İnsan sevgisinden mutlu olurdum
Yâre gidiyorum kendimden emin
O gün verdiğim sözümüz için
“İninde sevginin olma sen gafil”
Diye her yandan geliyor bir ses
Ey, ay…
Yaslanan kavak dalına
Bakınca cız etti yüreğim benim
Su döküp veremez ay da eline
Kalbime aşkından düşürdü ateş
“Geldi mi acaba?” derken intizar
Bekliyor sabırla sevgilim benim
Ya soğuk ya yağmur etmemiş tesir
O kadar vefalı imiş sevdiğim
Dilsizim…
Karşısında sırrımı gözüm
Çift yıldız gözüne aktarıyordu
Evet!
Yanına vardım çın sözüm
Kalbimin paklığını dilber anlıyor
Coşup oluk gibi aktı şuh bulak
Gümüş gibi suyuna düşen yansımız
Güneş doğdu gökte…
Bulutlar uzak
Kaçtı
Baktım ki gülüyor doğa
Ah, o acı izden vermedim haber
Gereksiz bahsetmek hiçbir zaman
Çünkü
Çift kalbimize bağlılık ilaç
Silinmez bu olay kalpten o günkü
Bizim de yavrumuz olur…
Bu kesin!
Kaderi farklı: Gül gibi yaşar
Gözüme şımarık gözüktü oğlum
İnsanlar
Bir ömür boyu bahtiyar
1957-Yili Öktebir, Ürümchi
Aktaran: Alimcan İnayet