Uygur “Kök Meşrebi” üzerine bir değerlendirme

Doç. Dr. Adem ÖGER
ÖZET
Uygur Türklerinin sosyal hayatında önemli yer tutan kültürel unsurlardan biri meşreplerdir. Uygur meşrepleri sözlü kültür ürünlerinden halk türküleri, bilmece, fıkra ve maninin yanı sıra müzik, dans, giyim-kuşam, yeme-içme, köy seyirlik oyunları ve el sanatları gibi kültürel unsurları içinde barındırır. Eğlenmenin yanı sıra eğitim ve bireyin sosyalleşmesini de içine alan bu törenler, Uygur Türklerinin vazgeçilmez sosyal birlikteliklerinden birini oluşturmaktadır.
Makalede, ilk olarak “meşrep” kavramı ve Uygur meşreplerinin genel özellikleri hakkında bilgi verilecek, daha sonra da “Kök Meşrebi”nin hangi coğrafyada, kimler tarafından, nasıl icra edildiği; bu meşrebin yapı, içerik ve işlevi üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Çin, Uygur, Kumul, Meşrep, Türkoloji.
Uygur Türklerinin sosyal hayatında önemli yer tutan meşrepler, geleneksel müzik, dans, yeme-içme, köy seyirlik oyunları ve el sanatları gibi eğlence unsurlarının yanı sıra eğitim ve bireyin sosyalleşmesini de içine alır. Türkçe Sözlük’te meşrep, “1. Yaradılış, huy, karakter, mizaç.2. Davranış biçimi.”1 şeklinde tanımlanmaktadır. Meşrep; “ziyafet”, “keyif meclisi” ve “şölen” anlamına da gelir.2 Bir başka ifadeyle “meşrep”, “insanların bir yerde toplanarak şarkı ve dans eşliğinde eğlenmesi, toplantı”dır.3 “Bezme veya meşrep kılmak” ise meşrep düzenlemek anlamındadır.4 Uygur Türkleriyle özdeşleşen “meşrep”; türkü, müzik, halk dansları ve her çeşit halk dansları ile beraber halkın gelenek ve göreneklerinin bir arada icra edildiği ve yaşandığı kültürel bir eğlencenin ismidir. Birkaç aile veya daha kalabalık toplulukların kendi aralarında sırayla yaptığı bu eğlence, Uygur Türkleri arasında zamanla gelişip kök salmıştır. Bu durum, “Uygurların olduğu yerde meşrep de vardır”5 şeklindeki Uygur atasözünde açıkça ifade edilmektedir.
Uygur meşreplerinin tarihi oldukça geriye gitmektedir. Nitekim bu merasimleri Çin tarihçileri de eserlerinde kaydetmiştir. 6. yüzyıla ait “Viyi Salnamesi”nde ve “Gavçi Tezkeresi”nde eski Uygurların örf ve adetleri üzerinde durulmuştur. Bu kaynaklarda “onlar, kabileleriyle at yarışı, şarkı ve halk dansları gibi eğlenceler tertip ederlerdi” denilmektedir. Bu merasimleri gösteren resimleri Şincañ “Miñöy (Binev)”6 kalıntılarının duvarlarında da görmek mümkündür. MS. 5 ve 6. yüzyıla ait olan “Kızılmiñöy (kızılbinev)”in 38-110 numaralı duvar resimlerinde kadın ve
erkeklerin bir arada saz çalarak eğlence tertip ettiklerini gösteren resimler vardır. Bu tarz resimleri, Turfan Bezeklik “Miñgöy” 25 numaralı odasında ve Kuçar Kuntura “Miñöy” 30 nolu odasında da görmek mümkündür. Bu tarihî resimlerden böyle eğlenceli toplantıların, Türklerin hayatında çok eskilere uzanan bir geçmişi olduğunu görüyoruz. Uygur halk meşrepleri de tarihin akışı içerisinde gelişerek, her devirde, o devrin hayat şartlarına cevap verecek bir nitelik kazanmıştır.7
Divanü Lügati’t-Türk’te “meşrep” ile ilgili olarak “sürçük” ifadesi kullanılmaktadır ve bu kavram “gece toplantısı, müsamere” anlamına gelmektedir.8 Bu konuda Divanü Lügati’t-Türk’te yer alan bir diğer kavram ise “şenbuy”dur. Bu kavram da “başka bir davetten sonra geceleyin gidilen içki ziyafeti” anlamındadır.9
13. yüzyılda dünyanın büyük bir kısmını dolaşan Marko Polo, seyahatnamesinde Kaşgar, Yarkent, Hoten ve Kumul gibi Uygur Türklerinin yaşadığı bölgeler hakkında bilgi verirken Kumul’da yaşayan Uygurlar hakkında şu bilgilere yer verir: “Kumul’un insanları çok neşeli insanlar doğrusu. Gülüp oynamasını çok seviyorlar. Öyle derin düşünceye dalan kişiler değil, başlıca uğraşları müzik. Zaten varsa müzik yoksa müzik. Çalsınlar, dans etsinler, eğlensinler.”10 Bu bilgiler bize, günümüzde kök meşrebinin en yoğun icra edildiği Kumul’da, müzik ve dansın sadece
belli tören ve bayramlarda değil, günlük hayatın bir parçası olarak da her zaman yer aldığını
göstermesi bakımından önemlidir.
Uygur Türklerinde çocukların okullarda eğitimine büyük önem verilmekle birlikte meşrebe göndererek edep erkân, kaide kural ve ahlâkî değerleri öğrenmesi de bir gelenektir. Meşrepler, çocukların sosyalleştiği ve toplumsal kuralları öğrendiği bir eğitim kurumudur. Çocuklar meşreplerde, misafir ağırlama, sofra serme, sofradaki misafirlere hizmet etmenin kaide ve kuralları, müzik aleti çalma, türkü söyleme, birbirini dansa davet etme ve meşrep meydanının kuralları gibi hususları öğrenirler. Böylece geleneği yaşatma, büyüklere hürmet etme, güzel ahlaklı olma, edep
ve hayâyı da bu meşreplerde öğrenirler. Bu nedenle Uygur Türkleri arasında “Çocuğunu büyütüp mektebe ver, mektepten dönünce meşrebe ver (Balañni mektepke ber, mekteptin alip meşrepke ber” şeklindeki atasözü meşhurdur.11 Meşrep, halkın edep ve ahlak mektebidir. Uygurlar arasında “Âlim olacağım dersen okula git, adam olacağım dersen meşrebe git (Alim bolay diseñ mektepke bar, adem bolay diseñ meşrepke bar” atasözü çok yaygındır. Hatta edepsiz, ahlaksız davranan ve lüzumsuz konuşan kişiler için “meşrep görmemiş (meşrep körmigen)” denilmektedir.
Meşrepler icra edildiği köy, kasaba veya mahallenin birtakım sorunlarının çözümü içinde bir meşveret özelliği gösterir. Mahallede bozuk yolun düzeltilmesi, yıkılan köprünün veya evin tamiri, ark ve kanalların temizlenmesi gibi hususlar, meşreplerde istişare edilerek elbirliği ile çözülür. Ayrıca mahalledeki yaşlılar, kimsesizler, yetimler ve hastalar meşrep yöneticisine bildirilerek o kimselere de yardım edilir.12
Uygur Türkleri arasında meşrepler mevsimlere, düzenleyen kişilere, düzenlendiği bölgelere göre değişik adlar almıştır. Örneğin; Kaşgar’daki aynı meslekten olan kişilerin kendi aralarında sürdürdüğü meşreplere “mevsim meşrepleri”; kadınların kendi aralarında devam ettirdiği eğlencelere “beravet meşrepleri”; Kumul’da gerçekleştirilen meşreplere “kök meşrebi”; İli bölgesinde sadece erkeklerin katıldığı meşreplere “ottuz oğul meşrebi”, İli halkının kendi akranları arasında yaptığı kışlık meşreplere “(katar) sıra meşrepleri” ve ırmak kenarlarında yapılanlara da
“seyle meşrepleri” denilmektedir. Tarihi süreçte Uygurlar arasında tespit edilen meşreplerin sayısı ise 120’den fazladır.13 Ancak günümüzde ekonomik sıkıntılar, kültürel baskılar ve sosyo-kültürel yaşamdaki değişime bağlı olarak meşreplerin sayısında ve icrasında azalma olduğunu söyleyebiliriz.
Uygur meşreplerinin bir tertip ve düzeni vardır. Gönüllülük esasına dayalı olmakla birlikte, meşreplerde sergilenen oyunlarda belli kurallar ve görevliler vardır. Oyunların kuralları ve meşrebi yönetecek kişiler, oyuna katılanların ortak görüşü ile belirlenir. Meşreplerde bir padişah veya yiğitbaşı (tuğçi beyi) ve kadı (sotçi)nın bulunması, meşrepte şikâyetlerin dile getirilmesi ve kadı aracılığıyla bunların çözülmesi söz konusudur.14 Bu gelenek, halkın adalet ve yargı sistemini içinde barındıran örgütsel bir yapıya sahiptir. Bu kaideler, gerçekte oyuna katılanların ahlakî yönlerinin güçlenmesini ve onların sosyalleşmesini amaçlamaktadır. Meşrebe geç kalma, sebepsiz ve izinsiz meşrebe gelmeme, meşrepte dürüst davranmama, keyif etme, büyüklere saygısızlık, kadınlara şaka yapma meşrepte yapılmaması gereken davranışlardan bazılarıdır.15
1.“Kök Meşrebi” ve “Karlık Oyunu”
Uygur meşrepleri arasında çok özel bir yere sahip olan “kök meşrebi”, daha çok Kumul, Piçan ve Turfan gibi şehirlerde düzenlenmektedir. Bu meşrebe Kumul şehrinde “kök meşrebi”, Piçan bölgesinde ise eski adı olan “melis meşrebi” veya “maysa oyunu” da denilmektedir.16 Kök meşrebi, yılın ilk karı yağdığı zaman başlamaktadır ve Nevruz bayramına kadar devam etmektedir. Bu meşrep, bir taraftan mahsulün bolluğu içinde yeni yılı karşılamak diğer taraftan da yeni yılda bol mahsul elde etmek amacıyla gerçekleştirilmektedir.17
Meşrebe verilen “kök” ismi ile ilgili olarak Rahile Davut, meşrebe isim olan kök kavramını “atalarımız güneş, ay, yıldız gibi gök cisimlerini içinde barındıran “Gök”ü bir ilahi güç olarak görüp onu yüceltmişlerdir. Gök’ü en yüce ve mukaddes Tanrı olarak değerlendirmişlerdir. Kök meşrebindeki kök ifadesi de atalarımızın “ilahi renk”, “mukaddes renk” olarak kabul ettikleri “kök/gök” rengini ifade etmektedir. Ayrıca atalarımızın bu meşrebi kök ismiyle adlandırmasının bir nedeni bütün tabiatın yeşermesi ve canlanmasını Kök Tanrı’ya bağlamalarıyla ilişkilidir”18
demektedir. Uygur araştırıcı Yüsüp İshak ise “Kök” kavramının “Tanrı, gökyüzü, renk, köken, nesil, büyük” gibi çok değişik anlamlar ihtiva ettiğine dikkat çekerek meşrebe isim olan kavramın “Gök Tanrı” ile ilişkili olduğunu beyan eder.19
Uygur Türkleri arasında kar, bereket ve bolluk ifadesidir. Bu durum “Buğdayını kar bassa, ambar sal” şeklindeki atasözünde açıkça ifade edilir. Ayrıca kar, temizlik, aş (una benzetilir) ve tokluğun sembolüdür. Bu düşünce ve inanış, “Tarlayın karda donması, başını Hüda’nın okşaması (Yéziñniñ karda toñliğini, béşiñni Hudaniñ oñliğini)” veya “Tarlayın karda donması, Huda’nın seni una belemesi (Yériñniñ karda toñluğini, Hudaniñ séni unğa miligini)” şeklindeki Uygur atasözlerinde de dile getirilmiştir.20 Kök meşrebi bir oyunla başlar ve bu oyuna “karlık oyunu” adı
verilir. Yılın ilk karı yağdığında birkaç kişi birbirleriyle konuşur ve istedikleri birinin evine “karlık” bırakır. “Karlık” bir kâğıda yazılmış şiirdir ve genellikle şöyledir:
Karda karlik taşliduk Karda karlık bıraktık
Bu oyunni başliduk Bu oyuna başladık
Yeñi karniñ huşlukida Yeni karın güzelliğinde
Sizge karlik taşliduk” Size karlık bıraktık
Karlik aparğan kişini Karlık bırakan kişiyi
Pem bilen tutsila Aklın ile yakala
Yüzlirige kara sürkep Yüzlerine kara sürüp
Aldimizğa kelsile” 21 Önümüze gelsinler
Karda karlik taşliduk Karda karlık bıraktık
Yamğurda yağlik taşliduk Yağmurda yağlık bıraktık
Köñüllerniñ huşlikidin Gönüllerin hoşluğundan
Bu oyunni başliduk. Bu oyuna başladık
Kar élip barğan kişi Kar(lık) alıp varan kişi
Kelse salamet yétip Gelse selamet ulaşıp
Kar élip kalğan kişi Kar(lık) alıp kalan kişi
Cabduk kilur atni çéçip22 Atın takımını hazırlar
“Karlık” adı verilen ve yukarıdaki şiirin yazılı olduğu kâğıt (mektup), yılın ilk meşrebini düzenlemesi istenen kişinin evine saklanır. Eğer ev sahibi, mektubun bırakıldığı anda onu bırakan kişinin arkasından koşarak onu yakalayabilirse, mektupta istenilen şartların hepsini mektubu eve bırakan kişi yerine getirmek zorundadır. Yalnız bununla da kalınmaz yine yakalanan kişinin yüzü siyaha boyanıp eşeğe ters bindirilir ve halkın arasında dolaştırılır. Karlık bırakılan kişi, evine karlık bırakıldığının zamanında farkına varamaz veya mektubu bırakan kişiyi belirten zaman içinde yakalayamazsa yenilmiş sayılır. Karlık bırakan kişi yakalanmadığı takdirde, evine karlık bırakılan
kişinin evinde yılın ilk meşrebi düzenlenir. Böylece karlık oyunu ile ilk meşrebin kimin evinde düzenleneceği belirlenmiş olur.23
2. Kök Meşrebi Hazırlıkları
Kök meşrebinin günü belirlendikten sonra hazırlıklar yapılır. İlk meşrebin düzenleneceği evde komşuların da yardımıyla “kök yetiştirme”, “kün çiçek/düşşep yapma”, “ekmek pişirme” ve “dokuzluk hazırlama” gibi hazırlıklar yapılır.
Kök24 yetiştirme, şu şekildedir: Olgun ve kurumuş bir kabağın üst kısmı kesilerek içi temizlenir. İçine pamuk yerleştirilerek ıslatılır ve pamuğun arasına buğday yerleştirilir (Resim 1). Kök hazırlanırken şu dörtlük söylenir:
“Kökle kökle ‘Kök Hanım’ Büyü büyü Kök Hanım
Boyuñ kökke takaşsun Boyun göğe ulaşsın
Beht sana yar bolsun Baht sana yar olsun
Tac u tahtıñ hör bolsun” 25 Tac u tahtın hür olsun
“Kök” hazırlığı bittikten sonra dua edilir. Kabağın içine yerleştirilen buğday yeşerip bir karış uzadığında süslenir. Kökü süsleme ise şöyledir: Bir havuç yukarıdan aşağıya doğru üç parça halinde kesilir. Bu parçalardan her biri çember haline getirilerek akdikenin dikeni ile dokuz kuru üzüm tanesi buna tutturulur. Bu çember şeklindeki havuca, bir çubuk sokulur ve kökün içine yerleştirilir. Bunlar, güneşi, ayı ve dünyayı sembolize eder. Kâğıttan yapılan bir tavuk ve horoz sureti de birbirine bakacak şekilde çubukla kökün içerisine yerleştirilir. Daha sonra kökün üzeri bir al yağlık ile örtülür (Resim 2).
Meşrep için hazırlıklardan biri de “pota yapma”dır. Pota, “bele bağlanan kumaş, belbağı”26 demektir. Ancak bu kumaşa birkaç düğüm atılarak ve şekil verilerek meşreplerde istenilen bir kişiyi meşrep meydanına davet etmek için de kullanılmaktadır. Pota tutulan bir kişinin meydana çıkması gerekir, eğer çıkmazsa büyük saygısızlık addedilir. Kumul’da potanın “düşşep”, “gazir pota”, “örme pota” ve “kızılgül pota” gibi çeşitleri bulunmaktadır. Bunlardan düşşep adı verilen pota en eski ve yaygın olanıdır. Dünya, ay ve güneşi sembolize eden şekillerin bulunduğu çubuk,
“düşşep” olarak adlandırılır. Onun tutulan kısmı havuçtan, güneş şekli berengidin, güneş ışığı dokuz kuru üzüm ve akdikenden yapılır. Meşrep meydanında düşşep, hak ve hukukun sembolüdür, yani onu eline alan kimsenin sözüne kulak verilir ve ona saygı duyulur. Kızılgül pota ise son dönemlerde kullanılmaya başlanmıştır.27
Dokuz sayısı, Uygurlar arasında “mukaddes sayı” olarak görülmektedir. Buna bağlı olarak da kök meşrebi için dokuz tabak çerez, dokuz karış uzunluğunda koç ve dokuz kandil hazırlanır. Ayrıca düşşepteki güneş ışığını temsil eden şekillerin de dokuz tane kuru üzümden yapılması bununla ilgilidir. “Tokkuzluk” adı verilen meşrep hazırlığı, kuru üzüm, erik, şeftali, elma, kavun, iğde, çilan kurusu, ay çiçeği ve fasulye gibi dokuz çeşit kuru meyveyi içine alan çerezleri, meşrebe katılanlara ikram için dokuz tabak içerisinde hazırlamadır28 (Resim 4). Meşrep hazırlıkları
tamamlandıktan sonra, gençler atlara binerek meşrebin yapılacağı köy ya da kasabadaki herkese meşrep olacağını haber verirler.
3. Kök Meşrebinin İcrası
Uygur Türkleri arasında, meşreplerin türüne göre katılımcılar farklılık göstermektedir. Örneğin İli bölgesindeki “Ottuz oğul meşrebi”ne sadece belli bir yaşın üzerindeki erkekler katılabilmektedir.29 Kök meşrebine kadın erkek, yaşlı genç herkes katılabilmektedir. Ayrıca kök meşrebinde bir kadın ile bir erkeğin karşılıklı oynaması da esastır.
Kök meşrebinin düzenleneceği evde ğircek, def, berbap ve kalun gibi çalgıları icra eden müzisyenler30 (Resim 5) yerini aldıktan sonra, kadınlar bir tarafa erkekler de bir tarafa oturur (Resim 6). Bir sehpanın üzerine de hazırlanan kök ve dokuz tabak çerez konur. Daha sonra ilk olarak ev sahibi “künçiçek”i eline alır ve sessizlik başlar (Resim 7). Ev sahibi kök meşrebinin evinde düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren bir konuşma yapar. Meşrebin
ilerleyen zamanlarında “künçiçek”i kim eline alırsa, onun sözü geçerlidir, herkes bu kurala riayet eder ve saygı duyar. Meşrep boyunca künçiçek elden ele dolaşır ve onu eline alan kişi meşrepte bulunanlardan ne isterse (mukam söyleme, ussul oynama, şaka yapma, taklit yapma, beyit söyleme vb.) onu yerine getirmek durumundadırlar.31 Daha sonra müzisyenler “Kumul On İki Mukamı”ndan türküler söylemeye başlar ve ev sahibi de yetiştirdiği kökü elinde tutarak ussul oynamaya başlar. Meydanda birkaç tur döndükten sonra elinde tuttuğu kökü ilk olarak mahallenin
aksakalına tutup, kök meşrebi düzenlemek için kendi evi seçildiği için ona teşekkür eder ve aşağıdaki şiiri söyleyerek kökü aksakala verir:32 (Resim 8)
Kişliki ündürdiler bir dane buğdayni,
Suğurğili er barmikin şu dan buğdayni,
Kışın yetiştirdiğiniz bir tane buğdayı,
Bu buğdayı sulamak için kimse var mı?
Suğurğili er bolsikin şu dane buğdayni,
Keçe kündüz yat kilurmiz üstün Hudani,
Keşke bu buğdayı sulamak için biri olsaydı,
Gece ve gündüz yâd ederiz üstün Hüda’yı.
Çilli zimistanda üner sebze bizarniñ egili,
Yakşilarniñ hislitidi sebze ündi kişliki,
Çok soğuk günlerde de havuç yetişir,
İyi insanların faziletlerinden kışın da havuç yetişti.
Kişliki ungen çeçekniñ tartipi nazik turur,
Sugirit gül çeçkili alğan kişi aşik turur,
Kışın yetişen çiçek çok nazik olur,
O çiçeği sulayan adam ona âşık olur.
Tam çeçek, tam su çeçek tamdin egiz barmu çeçek,
Körgili kökük çeçek, kötürgili eğir çeçek,
Duvar çiçeği, suçiçeği duvardan yüksek çiçek var mı?
Seyretmek için yeşilliğin sembolü, çiçek götürmek için ağır çiçek.
Bu çeçekniñ taripini mom bilan nam eyliduk,
Bu çeçektin özligara bizmu soğa yolliduk,
Bu çiçeğin tarifini mum adını verdik,
Bu çiçekten sizlere de hediye gönderdik.
Neğmiçi lazim bolur, hapizlarni raslisila,
Ussulçi lazim bolur, cuganlarni raslisila,
Nağmeci lazım olur, hafızları hazırlayın,
Dansçı lazım olur, kadınları hazırlayın.
Gazni ottuz, koyni tokuz hemmini tañ raslisila,
Bu oyunniñ şaniğa gazir-purçak, meve-çeva reslisila.33
Otuz kuğu, dokuz koyun, hepsini hazırlayın,
Bu oyun için çerez ve kuru meyve hazırlayın.
Kök meşrebinde söylenen şiirlere “kök beyiti” denir.34 Aksakal, kökü yukarıya doğru kaldırarak kök meşrebinin başladığını ilan eder. Sonra fidanı vermek istediği kişiye temsili olarak bir koyun, bir takım elbiselik kumaş, dokuz tepsi kuru yemiş ile birlikte kökü takdim eder. Kökü alan kişi şöyle cevap verir:
Çilla zémistanda üner, Çilla kış ayında yetişir,
Sebze baharniñ evvéli. Havuç bahardan önce. Yahşilarniñ mélisige, İyilerin mahallesinde,
Sebze ündi kişliki. Havuç yetişti kışın.
Kişliki üngen çéçekniñ, Kışın yetişen çiçeğin,
Teripi nüzük turur. Her yeri nazik olur.
Suğurup gül çaçkili, Sulayıp gül açılır,
Alğan kişi aşik turur.35 Alan kişi âşık olur.
Bu kişi de meşrepten sonra şu beyitleri söyleyerek kökü üçüncü kişiye uzatır:
Tam çéçek, tam su çéçek Duvar çiçeği, duvar su çiçek
Tamdın égiz barmu çéçek Duvardan yüksek var mı çiçek
Körgili köklik çéçek Görmek için gök çiçek
Kötürgili éğir çéçek Götürmek için ağır çiçek
Bu çéçekniñ teripini Bu çiçeğin tarifini
Mom bilen nam eyliduk Mom ile nam eyledik
Bu çéçektin özlirige Bu çiçekten kendinize
Bizmu soġa eyliduk Biz de hediye eyledik
Gül çéçeklerge orap Gül çiçeklere dolanıp
Kökni tuttum alsila Kök’ü verdim alın
Dunyaniñ kari néme Dünyanın işi ne
Yırakkina taşlisila Uzaklara atın
Egiz-égiz öylirini Yüksek yüksek evlerini
Pişkin bilen aklisila Pişkin ile beyazlatın
Kökni koyup öyliride Kökü koyup evlerinizde
Cimcitkine yatmisila36 Sakince yatmayınız
Kök meşrebindeki önemli uygulamalardan biri de “ok atma”dır. Buradaki “ok” aslında “gün” demektir. “Ok atmak” gün belirlemek demektir. Bu da genellikle “ben bir ok attım”, “ben iki ok attım”, “ben üç ok attım” şeklindeki sözlerle belirlenir. “Ben bir ok attım” ifadesi sonraki akşam meşrebin o kişinin evinde kutlanacağı anlamına gelir. “Ben iki ok attım” ifadesi; bir sonraki akşam da meşrebin o kişinin evinde kutlanacağı anlamına gelir. “Atılan ok yanmaydu (Atılan ok geri dönmez)” atasözünde olduğu gibi meşrebin devam edeceği evler kesinleştikten sonra, o evin sahibi
meşrep sofrasını hazırlamak durumundadır. Meşreplerde atılan okların sayısı dokuzu geçmez. Kök meşrebinin kimin evinde yapılacağı dokuz günlük aralıklarla ve ok atma yöntemiyle belirlenerek Nevruz bayramına kadar sırasıyla her gün bir ailede devam eder.
Ok atma işleminden sonra, kökün elden ele dolaşmasıyla meşrep devam eder. Kumul kök meşrebinde, Kumul on iki mukamı ve halk türküleri icra edilmektedir. Kök meşrebi, geleneksel olarak evde düzenlendiği için, evler küçük katılımcılar da çok olmaktadır. Bu durumda kaide olarak meşrep meydanında sırayla sadece iki kişi oynamaktadır.37 Günümüzde kök meşrebi, evlerin yanı sıra birçok köyde “köy odası” şeklinde inşa edilen geniş salonlarda da icra edilmektedir.38
Kök meşrebinde ussul39 oynamanın geleneksel birtakım kuralları vardır. Meşrepte potayı eline alan kişi, istediği başka birini meşrep meydanında oynamaya davet ederken sağ eli ile potanın alt kısmından tutar, sol kolunu ise arkasına alır. Ardından oynamaya başlamadan önce öne doğru biraz eğilerek birbirlerini selamlama söz konusudur (Resim 9). Potayı eline alan kişi, birine pota tutarak onu ussul oynamaya, beyit okumaya, şaka ya da taklit yapmaya davet ettiğinde, karşısındaki kişinin de bu talebe cevap vermesi gerekir. Eğer pota tutulan kişi, bunlardan hiçbirini yerine getiremezse, üç defa saygı ile tazim kıldıktan sonra elinde potayı tutan kişi iki eli ile potayı ona verir. Meşrepte bulunan herkes bir defa potayı tuttuktan sonra ikinci kez eline alırsa, potayı daha önce tuttuğu birine tekrar tutmaz. Burada en önemli husus, pota tutulduğunda ona uygun karşılığı vermektir. Meşrepte potayı eline alan kişi hem çeşitli taleplerini ortaya koymada özgürdür hem de oynamak istediği kişiyi seçme hakkına sahip olmaktadır.40 Kumul kök meşrebinde iki kişinin karşılıklı oynadıkları “şire ussuli”, “kara çirağ ussuli”, “tohu ussuli” “çak ussuli” gibi çok sayıda geleneksel oyun vardır ve bunların her birinin kendine özgü müziği vardır. Kumul kök meşrebinde
bir kadın ve bir erkek karşılıklı oynamaktadır (Resim 10). Kadınlar oynarken adımlarını küçük atmak durumundadır, aksi takdirde ayıplanırlar. Ayrıca meşrebin kurallarına uymayanlara çeşitli cezalar verilir. Bu cezaların bir kısmı topluluğu eğlendirme ve güldürme işlevini üstlenirken bir kısmı da yeni bir meşrep düzenleme gibi ağır cezalar olabilmektedir.
Meşrep aralarında kadın ve erkeklerin karşılıklı şiir söylemelerine “beyit söyleme” denir. Bu şiirler, sözlü halk edebiyatının önemli unsurları olup yıllardır halk arasında yayılmış olan şiirlerdir. Kumul meşreplerinin vazgeçilmez unsurlarından biri de şaka yapma ve taklit oyunudur. Bunu belli kişiler yapar ve yönetir.
Meşrebin bitiminden sonra, sonraki gün meşrebin düzenleneceği eve “kök hanım”ı bir törenle taşımaya “kök köçürüş” denilmektedir. Bu, evlilik törenlerinde görülen “gelin göçürme” ile aynı olan bir törendir. Kök hanım en önde taşınır, asla yere konmaz ve meşrebe katılanlar “hay hay ölen” türküsünü söylenerek kökü eve taşırlar. Kök taşınırken düğün törenlerinde olduğu gibi yol kesme ve evin kapısını açmama gibi geleneksel uygulamalar vardır. Yol kesenler, meşrep ehlinden ussul oynamayı veya dokuz karış uzunluğunda bir koç talep ederler. Yol kesenler şu şiiri söylerler:
Ay yüzlük kök hénim Ay yüzlü kök hanım
Tokkuz gülniñ ser hili Dokuz gülün en iyisi
Ayrilişka çidimay Ayrılığa dayanamayıp
Üzüldi yürekniñ béği. Koptu yüreğin bağı
Kökün taşındığı evin kapısını kapatarak Kök Hanım’ı içeriye almayanlara karşı ise şu beyit
söylenir:
Kök hénimniñ behtini körsile Kök hanımın bahtını görün
Méhmanlarniñ köplükini körsile Misafirlerin çokluğunu görün
Kök hénimni köçürüp kelsek Kök hanımı göçüp getirsek
İşikni takivalğani körsile Kapıyı kapatmayı görün
Kök Hanım yeni eve konulduktan sonra da, gelin için söylenen şu şiir söylenir:
Etigende kopar bolğay Sabah erken kalkar olsun
Tüñlük açar bolğay Pencereyi açar olsun
Tokkuz oğulluk bir kizlik bolğay Dokuz oğlan bir kızı olsun
Kotanda koyluk bolğay Ağılda koyunları olsun
Éğilda kalilik bolğay Ahırda inekleri olsun
Uçi uzarğay tüvi yéyilğay Ucu uzasın dibi yayılsın
Kudukka taş çüşkendek bolğay Kuyuya taş düşmüş gibi olsun
Kara yélimdek yépişkay Kara yapıştırıcı gibi yapışsın
Hudayim mubarek kilğay41 Allah’ım mübarek eylesin
Kök göçürme esnasında, “Kumul On İki Mukamı”nın 2. mukamı olan “Hay Hay Ölen” türküsü söylenir. Bu mukamın ismindeki “Hay Hay” güzellik anlamını ifade ederken “ölen” kelimesi ise “yeşile bürünen tabiatı” ifade eder. Bu mukam, yeni yılın/yeni hayatın bahar güzelliği içerisinde geçmesi ümidinin bir yansımasıdır.42
Hay hay ölen, hay ölen Hay hay ölen, hay ölen
Başladila. Başladı.
Gülni alip ay çimenge Gülü alıp ay çimene
Taşladila. Attılar.
Hay hay ölen, hay ölen Hay hay ölen, hay ölen
Bar mu hayat? Var mı hayat?
Karçuğimdek boyuñğa Kartal gibi boynuna
Boldum sayat (ovçi). Oldum avcı.
Hay hay ölen, hay ölen Hay hay ölen, hay ölen
Toyiñiz boldi. Toyunuz oldu.
Altun köşüge oralğan Altın gümüş ile donanan
Öyiñiz boldi. Eviniz oldu.
Hay hay ölen, hay ölen Hay hay ölen, hay ölen
İz kelidu. İz geliyor.
Kizil tonğa pürkünüp Kırmızı kıyafetli
Kiz kelidu43 Kız geliyor.
Kök göçürmeden sonra, kökün getirildiği evin salonuna müzik ve oyun eşliğinde kök yerleştirilir. Sonraki gün kök meşrebi bu evde devam eder. Bu şekilde ilk karın yağmasıyla başlayan kök meşrebi, 21 Mart Nevruz bayramında gerçekleştirilen “bahar meşrebi”ne kadar her akşam bir evde devam eder. Nevruz bayramından bir gün önce icra edilen son kök meşrebinin ardından “kök” bir akarsuya bırakılır.
4. Sonuç
Uygur Türklerinin sosyal hayatında önemli yer tutan, dinî ve millî açıdan özel bir anlama sahip olan ve belli bir takvime bağlı olarak kutlanan Uygur halk meşreplerinin tarihi oldukça eski dönemlere uzanır. Müzik, şarkı ve dans gibi birçok unsuru içinde barındıran, on iki makam etrafında şekillenen ve gelişen Uygur müziği, meşreplerde bütün güzelliğiyle sergilenmektedir.Marko Polo başta olmak üzere seyyahların kaleme aldığı eserlerde de bu durum açıkça
anlatılmaktadır.
Uygur meşrepleri müzik ve halk danslarının yanı sıra geleneksel yemeklerin de sunulduğu bir törendir. Birçok toplumsal uygulamada, ritüelde ve şölende yemek yeme eylemi ortaklaşa davranış kategorilerinden biridir. Bununla beraber yemek yeme eylemi, bu toplumsal uygulamadaki davranış biçim ve nedenlerinin (statü simgesi; dostluk, iletişim aracı; eğlence aracı; toplumsallaştırma aracı) birer aracı ya da simgesel gösterimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Uygur meşreplerinde yeme-içme faaliyetleri, aynı zamanda geleneğin yeni nesillere aktarımı işlevini üstlenmektedir. Dede Korkut Kitabı’nda “Kız anadan görmeyince öğüt almaz, oğul atadan görmeyince sufra çekmez.”44 şeklinde ifade edilen geleneğin aktarımı, meşreplerde kendini göstermektedir. Çünkü meşreplerde çocuklar, misafir ağırlama, sofra serme, sofradaki misafirlere hizmet etmenin kaide ve kuralları ve büyüklere hürmet etme gibi sosyal değerleri öğrenmektedirler.
Uygur meşrepleri müzik, dans ve yeme içmeye dayalı eğlencenin yanı sıra toplumsal dayanışmanın, birlik ve beraberliğin sağlandığı törenlerdir. Örneğin; “adavetni yuyuş (barışma) meşrebi, birbirleriyle kavgalı veya küskün olan iki kişiyi barıştırmak için yapılır. Yiğitbaşı ortaya çıkıp, her ikisinin küskünlük sebebini sorar. Onları dinledikten sonra, birbirlerine çay veya nargile ikram etmelerini ister. Çay veya nargile veren ve içen kişi barışmış olur. Yiğitbaşının barıştırma teklifini kabul etmeyen kişiye topluluk kötü nazarla bakar. Bunun yanı sıra meşreplerde, meşrebin düzenlendiği mahalle ya da köyün genel problemleri ele alınır. Örneğin; doğum, düğün ya da ölüm olan ailelerin durumu görüşülür ve yardıma ihtiyaçları var ise bunlara yardımda bulunulur.
Uygur kök meşrebi gençlerin edep erkân, kaide kural ve ahlâkî değerleri öğrendikleri bir törendir. Bir başka ifadeyle çocukların sosyalleştiği ve toplumsal kuralları öğrendiği bir eğitim kurumudur. Uygur Türklerinin kültürel değerlerine ilişkin hemen bütün unsurları ihtiva eden bu meşrep, çocukların müzik aleti çalma, türkü söyleme, birbirini dansa davet etme, sofra serme gibi meşrep meydanının kurallarını öğrenme işleviyle günümüzde de varlığı canlı bir şekilde sürdürmektedir. Tabiattaki değişim ekseninde ortaya çıkan kök meşrebi, günümüzde Uygur
Türklerinin kaynaşması ve birlik beraberliklerinin temini bakımından önemli fonksiyonlara sahiptir. Eski Türk düşünce ve inanış sistemine bağlı sayısız ritüeli içinde barındıran (dokuz, güneş, ay ve dünyanın sembolü, tavuk ve horoz, ok atma vb.) kök meşrebi, günümüzde Uygur Türklerinin kültürel kimliklerini sürdürmede önemli rol üstlenmektedir. Çünkü meşrepler, Uygur Türkleri için bir canlanma, yenilenme, sosyal barış ve sosyal dayanışma anlamına gelmektedir.
Uygur kök meşrebini yapı, işlev ve içerik bakımından incelediğimizde, Anadolu erkek toplantılarının45 kaynağını bu meşreplerin oluşturduğunu söylemek mümkündür. Anadolu’da “yaren örgütü”, “kürsübaşı sohbeti”, “barana sohbeti”, “gezek”, “cümbüş”, “kef ya da keyif”, “erfene/arifane/arfene” ve “sıra gecesi” gibi farklı şekillerde adlandırılan ve bu toplantıların zamana, coğrafyaya ve dinî yapıdaki değişime bağlı olarak mahiyetinin bazı açılardan
meşreplerden farklılaştığını görmekteyiz. Ancak tarihsel arka planı ve kurumsal bir yapı olarak kök meşrebi ile Anadolu erkek toplantılarının toplumsal yapı içinde birçok benzer işleve sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu törenler, katılımcılarına sosyal yaşam içinde toplumsal dayanışma, örnek birey olma, bireysel ve toplumsal zorluklarla mücadele etme, kardeşlik, saygı, dostluk gibi kavramları öğretme ve bu kavramları genç katılımcılara telkin etme gibi birçok önemli işleve sahiptir.
Açıklamalar:
1 Türkçe Sözlük 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1988, s. 1014.
2 Emir Necipoviç Necip, Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü, Rusçadan çev. İklil Kurban, TDK Yayınları, Ankara 1995, s.
269.
3 Uyğur Tiliniñ İzahlik Luğiti, Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 1999, s. 1032.
4 Age., s. 1032.
5 Abdülşekür Turdi, “Halkın Sanat Okulu Uygur Halk Meşrepleri”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi
Bildirileri, C. IV, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1982, s. 560.
6 Miñöy (Binev): Budizm döneminde dağ veya vadilerin yamaçlarına yapılan kaya oyma tapınaklardır. Özellikle Kuça
şehri yakınındaki Mucat Vadisi ile Turfan’daki Bezeklik ve Beşbalık nahiyelerinde bu tapınaklardan çoğu günümüze
kadar ayakta kalmıştır. Bu yapılardan çok fazla olduğu için “miñöy (binev) denilmiştir. Bu tapınaklarda bulunan duvar
resimlerinde, o dönemin sosyal yaşamı ve sanatını görmek mümkündür.
7 Adem Öger, Uygur Türklerinde Törenler ve Bayramlar, Grafiker Yayınları, Ankara 2013, s. 154-155; Cungo Uyğur
Meşrepleri, haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2009, s.7-8.
8 Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi I, çev. Besim Atalay, TDK Yayınları, Ankara 1992, s. 478
9 Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi IIII, çev. Besim Atalay, TDK Yayınları, Ankara 1992, s. 239.
10 Uygur Türklerinin sosyal hayatında ve anlatmalarında müzik ve çalgıların yeri hakkında geniş bilgi için bk. Mustafa Arslan, Adem Öger, “Uygur Türklerinde Bazı Çalgılar ve Çin Kültürüne Etkisi”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, VIII/2, İzmir 2008, s. 9-16; Yasin Yüsüpcan, “Türk Kültürünün Çin Kültürü Üzerindeki Etkileri”, Turkish Studies,
Volume 4/3, 2009, s. 2351-2370.
11 Adem Öger, Uygur Türklerinde Törenler ve Bayramlar, Grafiker Yayınları, Ankara 2013, s. 154-155.
12 Tömür Davamet, “Uygur Meşrepliri Hekkide”, Cuñgo Uyğur Meşrepleri, haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk
Neşriyatı, Ürümçi 2009, s. 10.
13 Cuñgo Uyğur Meşrepleri, haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2009, s.1.
14 Tömür Davamet, “Uygur Meşrepliri Hekkide”, Cuñgo Uyğur Meşrepleri, haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk
Neşriyatı, Ürümçi 2009, s.9.
15 Abdurehim Hebibulla, Uyğur Etnografiyisi, Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2000, s. 444-445.
16 Osman İsmail, Helk Éğiz Edebiyati Hekkide Omumiy Bayan, Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 1998, s. 438-441;
Abdukerim Rahman, Uyğur Örp-Adetliri, Şincañ Yaşlar-Ösmürler Neşriyatı, Ürümçi 1996, s.145-146.
17 Rahile Davut, Yasin Muhpul, Uyğur Meşrep Medeniyiti 1, Şincañ Güzel Senet-Foto Süret Neşriyatı, Ürümçi 2011, s.
25.
18 Rahile Davut, Yasin Muhpul, Age., s. 25-26.
19 Yüsüp İshak, “Köktin Köklemgiçe”, Cuñgo Uyğur Meşrepleri, haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı,
Ürümçi 2009, s. 780.
20 Yüsüp İshak, Agm., s. 782.
21 Abdukerim Rahman vd., Uyğur Örp-Adetliri, Şincañ Yaşlar-Ösmürler Neşriyatı, Ürümçi 1996, s. 139-140.
22 Yüsüp İshak, “Köktin Köklemgiçe”, Cuñgo Uyğur Meşrepleri, haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı,
Ürümçi 2009, s. 781.
23 Rahile Davut, Yasin Muhpul, Uyğur Meşrep Medeniyiti 1, Şincañ Güzel Senet-Foto Süret Neşriyatı, Ürümçi 2011, s.
27-28; Yüsüp İshak, “Köktin Köklemgiçe”, Cuñgo Uyğur Meşrepleri, haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk
Neşriyatı, Ürümçi 2009, s. 780.
24 Kurumuş kabak içinde meşrep için yetiştirilen buğdaya “Kök” veya “Kök Hanım” denilmektedir. Bu isim, “Kök Han”
sözüne 1. iyelik eki “ım” getirilerek oluşturulmuştur. Bu konuda bk. Yüsüp İshak, “Köktin Köklemgiçe”, Cuñgo
Uyğur Meşrepleri, haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2009, s. 780.
24 Rahile Davut, Yasin Muhpul, Uyğur Meşrep Medeniyiti 1, Şincañ Güzel Senet-Foto Süret Neşriyatı, Ürümçi 2011, s.
29.
25 Rahile Davut, Yasin Muhpul, Age., s. 25.
26 Uyğur Tiliniñ İzahlik Luğiti, Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 1999, s. 215.
27 Rahile Davut, Yasin Muhpul, Uyğur Meşrep Medeniyiti 1, Şincañ Güzel Senet-Foto Süret Neşriyatı, Ürümçi 2011, s.
33-34.
28 Abdukerim Rahman, Age., s. 146.
29 Memtili, Tahir, “İli Rayonidiki Ottuz Oğul Meşripiniñ Yerlik Alahidiliki Toğrisida (İli Bölgesindeki Otuz Oğul
Meşrebinin Mahalli Özelliği Üzerine)”, Şincañ İctimai Penler Munbiri, Sayı, 3, 2010, s. 96.
30 Uygur meşreplerinde yer alan müzisyenler, meşrebin icra edildiği köy ve kasabada yaşayan ve “el nağmeci” adı verilen
kişilerdir. Bunlar geçimini müzisyenlikle sağlayan insanlar olmayıp, daha çok çiftçilikle uğraşan ve bir müzik aletini
“Kumul Mukamları” çerçevesinde icra edebilen kimselerdir.
31 Yüsüp İshak, “Köktin Köklemgiçe”, Cuñgo Uyğur Meşrepleri, haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı,
Ürümçi 2009, s. 782.
32 Abdurehim Hebibulla, Uyğur Etnograpiyisi, Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2000, s. 448-449
33 Abdulkerim Rahman, Uygur Folkloru, çev. Soner Yalçın, Erkin Emet, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1996, s. 126. Kökü
takdim sırasındaki söylenen beyitler, içerik itibariyle aynı olmakla birlikte her meşrepte farklılık göstermektedir. Bu
konuda bk. Yüsüp İshak, “Köktin Köklemgiçe”, Cuñgo Uyğur Meşrepleri, haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk
Neşriyatı, Ürümçi 2009, s. 786; Ayşem Ehmethaci Kamili vd. “Kumul Kök Meşrebi” Cuñgo Uyğur Meşrepleri, haz.
Tömür Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2009, s. 44-66.
Abdurehim Hebibulla, Uyğur Etnograpiyisi, Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi, 2000, s. 448-449.
34 Abdulkerim Rahman, Uygur Folkloru, çev. Soner Yalçın, Erkin Emet, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996, s.
126.
35 Osman İsmail, Helk Éğiz Edebiyati Hekkide Omumiy Bayan, Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 1998, s. 442-443; Kök
meşrebinde söylenen şiirler için bk. Ayşem Ehmethaci Kamili vd. “Kumul Kök Meşrebi” Cuñgo Uyğur Meşrepleri,
haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2009, s. 44-66.
36 Osman İsmail, Helk Éğiz Edebiyati Hekkide Omumiy Bayan, Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 1998, s. 443-444
37 Rahile Davut, Yasin Muhpul, Uyğur Meşrep Medeniyiti 1, Şincañ Güzel Senet-Foto Süret Neşriyatı, Ürümçi 2011, s.
39.
38 23 Aralık 2013 tarihinde Kumul’un Palvantur Kasabası’nda katıldığımız meşrep, “Palvantur Baziri Kumul
Mukamliriğa Varislik Kiliş Orni” adı verilen büyük bir salonda yapılmıştır.
39 Meşrep ve eğlencelerde icra edilen geleneksel danslara verilen isimdir.
40 Rahile Davut, Yasin Muhpul, Uyğur Meşrep Medeniyiti 1, Şincañ Güzel Senet-Foto Süret Neşriyatı, Ürümçi 2011, s.39-41.
41 Rahile Davut, Yasin Muhpul, Uyğur Meşrep Medeniyiti 1, Şincañ Güzel Senet-Foto Süret Neşriyatı, Ürümçi 2011, s.49-50.
42 Rahile Davut, Yasin Muhpul, Age., s. 36.
43 Rahile Davut, Yasin Muhpul, Age., s. 38.
44 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı I, TDK Yayınları, Ankara, 1997, s. 74.
45 Anadolu erkek toplantıları ve ihtiva ettiği unsurlar hakkında geniş bilgi için bk. Mehmet Emin Dede, Anadolu Erkek Toplantılarının Halkbilimsel İncelenmesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2012, 72 s.











KAYNAKLAR
ARSLAN, Mustafa-Adem ÖGER, “Uygur Türklerinde Bazı Çalgılar ve Çin Kültürüne
Etkisi”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, VIII/2, İzmir 2008.
Cungo Uyğur Meşrepleri, haz. Tömür Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2009.
DAVAMET, Tömür, “Uygur Meşrepliri Hekkide”, Cuñgo Uyğur Meşrepleri, haz. Tömür
Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2009.
DAVUT, Rahile-Yasin MUHPUL, Uyğur Meşrep Medeniyiti 1, Şincañ Güzel Senet-Foto
Süret Neşriyatı, Ürümçi 2011.
DEDE, Mehmet Emin, Anadolu Erkek Toplantılarının Halkbilimsel İncelenmesi,
(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
2012.
Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi I-III, çev. Besim Atalay, TDK Yayınları, Ankara 1992.
EHMETHACİ KAMİLİ, Ayşem vd. “Kumul Kök Meşrebi” Cuñgo Uyğur Meşrepleri, haz.
Tömür Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2009.
ERGİN, Muharrem, Dede Korkut Kitabı I, TDK Yayınları, Ankara 1997.
HEBİBULLA, Abdurehim, Uyğur Etnografiyisi, Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2000.
İSHAK, Yüsüp, “Köktin Köklemgiçe”, Cuñgo Uyğur Meşrepleri, Yay. Hzl. Tömür
Davamet vd., Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 2009.
İSMAİL, Osman, Helk Éğiz Edebiyati Hekkide Omumiy Bayan, Şincañ Halk Neşriyatı,
Ürümçi 1998.
NECİP, Emir Necipoviç, Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü, Rusçadan çev. İklil Kurban, TDK
Yayınları, Ankara 1995.
ÖGER, Adem, Uygur Türklerinde Törenler ve Bayramlar, Grafiker Yayınları, Ankara
2013.
RAHMAN, Abdukerim, Uyğur Örp-Adetliri, Şincañ Yaşlar-Ösmürler Neşriyatı, Ürümçi
1996.
RAHMAN, Abdulkerim, Uygur Folkloru, çev. Soner Yalçın, Erkin Emet, Kültür Bakanlığı
Yayınları, Ankara 1996.
TAHİR, Memtili, “İli Rayonidiki Ottuz Oğul Meşripiniñ Yerlik Alahidiliki Toğrisida (İli
Bölgesindeki Otuz Oğul Meşrebinin Mahalli Özelliği Üzerine)”, Şincañ İctimai Penler
Munbiri, Sayı, 3, 2010.
TURDİ, Abdülşekür, “Halkın Sanat Okulu Uygur Halk Meşrepleri”, II. Milletlerarası Türk
Folklor Kongresi Bildirileri, C. IV, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1982.
Türkçe Sözlük 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1988.
Uyğur Tiliniñ İzahlik Luğiti, Şincañ Halk Neşriyatı, Ürümçi 1999.
YÜSÜPCAN, Yasin, “Türk Kültürünün Çin Kültürü Üzerindeki Etkileri”, Turkish Studies,
Volume 4/3, 2009.