You Are Here: Home » Uygur Tarihi, Kültürü ve Edebiyatı » Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Uygurlar ve Uygurca İle İlgili Kayıtlar

Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Uygurlar ve Uygurca İle İlgili Kayıtlar

Dr. Mihriban Tursun Aydın

Giriş

Uygur adı, Köktürk harfleriyle yazılmış eski Türk yazıtlarında 10 kez tespit edilmiştir. Bunlardan Şine Usu yazıtının kuzey yüzünün 3. satırında on uygur; Bilge Kağan yazıtının doğu yüzünün 37. satırında, Tes yazıtının batı yüzünün 4.
satırında, kuzey yüzünün 1 ve 5. satırında, doğu yüzünün 1. satırında, güney yüzünün 4. satırında, Tariat yazıtının kuzey yüzünün 2. satırında, Suci yazıtının 1. satırında, Yenisey bölgesi yazıtlarından İyme I (E 73) yazıtının 7. satırında ise uygur olarak tespit edilmiştir. Bu örnekler içerisindeki en eski tarihli kayıt Bilge Kağan yazıtının doğu yüzünün 37. satırındaki olmalıdır.

Satır şöyledir:

[anta süŋü]şdüm süsin sançdım içikigme içikdi bodun boltı ölügme ölti seleŋe kudı yorıpan karagan kısılta ewin barkın anta buzdum <…> yışka agdı uygur ėltewer yüzçe erin il[gerü tezip bardı] <…>

“Orada savaştım. Askerlerini mızrakladım. Tâbi olanlar tâbi oldu, halk oldu. Ölenler öldü. Selenge Irmağı (boyunca) aşağı doğru ilerleyip Karagan Geçidi’nde evini barkını orada yıktım <…> (ormanlı) dağlarına tırmandı. Uygur elteveri yüz kadar adamıyla doğuya doğru kaçıp gitti. <…>” (Aydın 2018: 14).

Yenisey bölgesi yazıtlarında, yalnızca İyme I (E 73) yazıtının 7. satırında tespit edilen Uygur adının geçtiği satır ise şöyledir:

teŋr ėlimke er erdemim üçün uygur kanda berü kel[tim]

“Kutlu yurduma, erkeklik kahramanlığım için Uygur kağanından geri geldim.” (Aydın 2015: 142).

Yazıt, muhtemelen Uygur Kağanlığı döneminde, Uygurlara gönderilen bir elçiye aittir. 744-840 yılları arasında, bugünkü Moğolistan coğrafyasına egemen olan Uygur Kağanlığı göz önüne alındığında bu yazıtın, 840 tarihinden önce yazılmış ve dikilmiş olması gerekir.

Araştırmacılar, Tes, Tariat, Şine Usu ve I. Karabalgasun yazıtlarının Uygur Kağanlığı döneminden kalan yazıtlar olduğunda aynı kanaattedir. 2012 yılının sonlarında Xi’an’de bulunan Karı Çor Tegin yazıtındaki damganın Şine Usu yazıtının kuzey yüzündeki damgayla aynı olması, bu yazıtın da Uygurlardan kaldığını gösterir. Hoyto-Tamır yazıtları da Uygur Kağanlığı döneminden kalan yazıtlar arasında kabul edilir. Geri kalan II. Karabalgasun, Sevrey, Suci, Gurvaljiin Uul ve Arhanan yazıtlarının da Uygurlardan kaldığı yönünde genel bir kabul bulunduğu söylenebilir. Konunun ayrıntısı için bk. (Aydın 2018: 31-32).

Uygurlarla ilgili bu ilk kayıtlardan sonra, 763 yılında Maniheizmi devlet dini olarak kabul eden Bögü Kağan (= 牟羽可汗 Mouyu kehan) ve maiyetindeki Uygurlar, 840 yılında, kuzeyden gelen Kırgız baskınından sonra, Çin’in kuzey bölümlerine yerleşmeye başlamışlardır. Ana hatlarıyla Turfan (吐鲁番) ve Gansu (甘州) bölgelerine yerleşen Uygurlar, buradaki bazı kentlerde Budist öğretiye meylederek yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Çin’in kuzey ve kuzeybatı bölümlerinde yer alan bu kentlerden bazıları şunlardır: Qinzhou (秦州), Liangzhou (涼州), Ganzhou (甘州), Suzhou (肅州), Guazhou (瓜州) ve Shazhou (沙州) yani Dunhuang (敦煌). Bu kentlerden başka, günümüz Uygur bölgesindeki Yanqi (焉耆) yani Türkçe adıyla Karaşahr’ı da saymak gerekir. Eski Türk yazıtlarından Köl Tegin Güney 3 ile Bilge Kağan Kuzey 2-3. satırlarda tespit edilen tokuz ersin’in Karaşehir’i gösterdiği öne sürülmüştür (Aydın 2016: 147). Ayrıca bazı Uygur metinlerinde geçen Solmı adıyla da aynı yerin kastedildiği belirtilmiştir. Solmı adı, Maitrisimit’in Kumul (Hami) yazmasında Üç Solmı olarak tespit edilmiştir (Zieme 2009: 260). ZIEME’nin solmı olarak belirlediği yer, Dîvânu Lugâti’t-Türk’te sülmi biçiminde verilmiş ve Uygurların beş kentinden biri sayılmıştır (Atalay 1992 I: 113). Dîvânu Lugâti’t-Türk naşirlerince çoklukla Sülmi okunan yer adı, Tahsin Banguoğlu tarafından eski Uygurca aslına uygun olarak Solmı okunmuştur (1958: 98).

Uygurların İslam sonrasındaki durumları ile özellikle ilk Müslüman Türk devleti olarak tanınan Karahanlıların kurucu boyunun Karluklar mı yoksa Uygurlar mı olduğu konusu tartışmalıdır. Kurucu boy olarak Karlukları gösterenler bulunduğu gibi Uygurları gösteren araştırmacılar da bulunmaktadır. ERCİLASUN, Dîvânu Lugâti’t-Türk ve Uygurlar adlı makalesinde konuya farklı bir bakış açısı getirerek Kâşgarlı Mahmud’un belirlediği Uygurların bir bölümünün Müslüman Karahanlı tebaası olduğunu ve o dönemde bunlara Uygur denmediğini belirtir. Bir bölüm Uygurlar ise Kuça kenti ve kuzeyinde yer alan Koço (= 高昌 Gaochang) ve civarında yaşayan Budist Uygurlar idi. ERCİLASUN’a göre, bir diğer Uygurlar ise daha doğuda Tangutlara tâbi olan Uygurlar idi ki Kâşgarlı Mahmud’un “en azılı kâfirler” dediğinin bunlar olduğunu belirtir (2009: 9).

Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Uygurlarla İlgili Kayıtlar

Dîvânu Lugâti’t-Türk’te (aşağıda DLT) adı geçen diyalektlerle ilgili ses, şekil, anlam, köken bilgisi ve söz varlığı özellikleri çeşitli vesilelerle yayımlanmıştır. DLT’nin Dankoff-Kelly yayımında, herhangi diyalekte ait olduğu kaydedilen unsurlar, kayıtların tamamı verilmemiş olsa da bir dizin hâlinde gösterilmiştir. Kâşgarlı Mahmud’un, hangi lehçeye ait olduğunu gösterdiği bu örnekler ayrı ayrı çalışmalar olarak da yayımlanmıştır.

Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Arguca hakkında: Doerfer 1971: 173-174; Doerfer 1987; Gülsevin 2008b.
Bulgarca hakkında: Pritsak 1959.
Çiğilce hakkında: Karahan 2008.
Kençekçe hakkında: Bailey 1970: 65-72; Gökdağ 2007; Güner 2009.
Kıpçakça hakkında: Toprak 2003; Alimov 2011.
Oğuzca hakkında: Banguoğlu 1959: 23-48; Banguoğlu 1960; Korkmaz 1972; Gülsevin 2008a; Gülsevin 2016.
Uygurca hakkında Banguoğlu 1958; Emet 2008; Ercilasun 2009.
DLT’deki lehçe bilgisi üzerine genel bir değerlendirme: Killi 2008.
DLT’deki bütün diyalektler üzerinde yapılmış çalışma: Karahan 2013.

ERCİLASUN da Dîvânü Lügati’t-Türk ve Uygurlar başlıklı makalesinde en eski çağlardan başlayarak Uygurların tarihi üzerinde durur ve Kâşgarlı Mahmud’un Uygurlar hakkında verdiği bilgileri özetle anlatır.

Aşağıda, DLT’de Uygurlar ile ilgili; Uygur adının geçtiği yerler ile Uygur lehçesine ait olduğu özellikle belirtilmiş sözcükler ve yapılar aşağıya çıkarılmış olup Uygur lehçesi diye kayıt düşülen veriler ayrı, Uygur adının geçtiği yerler ayrı ele alınmıştır.

1.1. Uygur Lehçesi Kaydı Olan Sözcükler

1.1.1. balıklan-: köl balıklandı “göl balıklandı”. Argu lehçesinde bir yer çamurlu olursa yine aynıdır. Uygur lehçesinde ise bir yer hisarlı (kaleli) olursa aynıdır. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 310). Ayrıca krş. Atalay 1992 II: 26; DankoffKelly 1984: 94.

1.1.2. çap-: Çomak tat boynın çapdı “Uygur lehçesinde, Müslüman kâfirin boynunu vurdu”. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 233). Ayrıca krş. Atalay 1992 II: 3; Dankoff-Kelly 1982: 388.

1.1.3. çapıl-: anıŋ ewi çapıldı “onun evi saf çamurlarla sıvandı”. Uygur lehçesinde adamın boynu vurulunca da aynıdır (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 266). Ayrıca krş. Atalay 1992 II: 119; Dankoff-Kelly 1984: 24.

1.1.4. çapıtgan er: Uygur lehçesinde, devamlı boyun uçuran kişi. (ErcilasunAkkoyunlu 2015: 224). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 513; Dankoff-Kelly 1984: 379.

1.1.5. çapturmak: ol anın boynın çapturdı “o, onun boynunu vurdurmak için emir verdi. Uygur lehçesinde”. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 284). Ayrıca krş. Atalay 1992 II: 180; Dankoff-Kelly 1984: 52.

1.1.6. ön-: ol ewke öndi denir; “o evine gitti” demektir. Bu Uygur lehçesidir. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 88). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 169; Dankoff-Kelly 1982:179.

1.1.7. öndür-: Ol anı evke öndürdi “o evi gösterip onu yöneltti”. Bu Uygur lehçesidir. Oğuzlar bunu bilmez. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 107). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 225; Dankoff-Kelly 1982: 207.

1.1.8. yalawar: Uygur lehçesinde hükümdarın elçilerine verilen ad. Atasözü: Yaş ot küymes yalawar ölmes “Taze ot nasıl yanmaz ise elçi de ölmez. Gönderenin mektubunda sertlik ve kabalık olsa bile.” (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 369 ve 320). Atalay, sözcüğü yalafar biçiminde okur (1992 II: 288 ve III: 47). Ayrıca krş. DankoffKelly 1984: 172 ve 107.

1.1.9. yartmak: “para” için kullanılan yarmak’ın Uygur lehçesindeki biçimi. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 526). Ayrıca krş. Atalay 1992 III: 432; Dankoff-Kelly 1984: 371. Onlar, yüce ve aziz Allah’ın bir kula lanet etmesiyle bir kulun, emrinde olan kendisi gibi birine lanet etmesini ayırmışlardır. Birisini üstünlü, bunu ise esreli yapmışlardır. Bu da yüce Allah’ın elçisini, hanın elçisinden ayırt etmeleri gibidir. Yüce Allah’ın elçisine yalawaç derler; yalawar ise Uygur lehçesinde hanın elçisidir. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 320). Ayrıca krş. Atalay 1992 II: 288; Dankoff-Kelly 1984: 107).

1.2. Uygur Adının Geçtiği Kayıtlar

1.2.1. DLT’de Uygurlarla ilgili ilk kayıt, boyların sıralanması ve adlarının anılmasında geçer (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 10). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 28; Dankoff-Kelly 1984: 82.

1.2.2. Balık: Kale ve şehir. Müslüman olmayanların ve Uygurların lehçesinde. Biş balık buradan adlandırılmıştır. Uygur şehirlerinin en büyüğüdür Anlamı “beş şehir”dir. Yaŋı balık: Onlara ait bir başka şehre de Yaŋı balık denir; “yeni şehir demektir”. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 163). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 379; Dankoff-Kelly 1982: 290. BANGUOĞLU, bu kentin, Turfan yakınlarında Yeŋi Şahr adıyla kaydedilen Yeni Turfan olabileceğini belirtir (1958: 99).

1.2.3. Beçkem: alamet. İpekten veya yaban öküzü kuyruğundan yapılır. Savaş gününde kahraman kendini bununla tanıtır. Oğuzlar bunu berçem diye adlandırırlar. Şiir: beçkem urup atlaka/Uygurdakı Tatlaka/Ogrı yawuz ıtlaka/kuşlar kipi uçtumuz. Diyor ki: Atlarımıza alamet vurduk ve Uygur itlerine yöneldik – halkı kastediyor- Kuşların uçması gibi onlara doğru uçtuk ve sonunda üzerlerine indik. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 211). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 483; Dankoff-Kelly 1982:359.

1.2.4. Bögür: Küçe ile Uygur arasında, dağ zirvesinde bir kale. Sınır kalesidir. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 155). Atalay’da bükür (1992 II: 361); Dankoff-Kelly’de ise bögür okunmuştur (Dankoff-Kelly 1982: 279). Ayrıca krş. Banguoğlu 1958: 94.

1.2.5. Çat-: Ordulanıp yüksek tagıg oglak çatar/Uygur tatın yuwga alıp yomgın satar. Dağın tepesinde pusuya yatan bir adamı niteleyerek diyor ki: O, dağın tepesinde yerleşti. Hâlâ kuzuyu oğlak vb. şeylere katmaktadır; yani çobandır. Buna rağmen Uygurlara saldırarak onlardan sürü alır ve onları satar. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 324). Ayrıca krş. Atalay 1992 II: 294; Banguoğlu 1958: 101; DankoffKelly 1984: 111.

1.2.6. Çomak: Uygurlara ve bütün kâfirlere göre Müslüman. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 164). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 381; Dankoff-Kelly 1982: 292.

1.2.7. kamdu: Dört arşın uzunluğunda, bir karış genişliğinde kumaş parçası. Üzerine Uygur hanının mührü basılır ve alışverişler onunla yapılır. Eskiyip yıprandığı zaman yedi yılda bir yamalanır, yıkanır ve üzerine mühür tekrar basılır
(Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 181). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 418; Dankoff-Kelly 1982: 317.

1.2.8. Kimi ‘gemi’. Türklerde esreli kef ile. Şiir: kimi içre oldurup/Ila suwın keçtimiz/Uygur tapa başlanıp/Mıŋlak ilin açtımız. Diyor ki: Gemiye bindik ve Ila suyunu geçtik. Bu, büyük bir ırmaktır. Uygur’a doğru yöneldik ve Mıŋlak’ı fethettik. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 448). Ayrıca krş. Atalay 1992 III: 235; Dankoff-Kelly 1984:272.

1.2.9. Kiŋüt: Uygur sınırında bir şehir. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 494). Ayrıca krş. Atalay 1992 III: 362; Dankoff-Kelly 1984: 334.

1.2.10. Koçu: Uygurlarda bir şehrin adı. Orada, ülkenin bütünü bununla adlandırılır. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 442). Ayrıca krş. Atalay 1992 III: 219; Dankoff-Kelly 1984: 263. Ayrıca Koçu maddesinin ikinci yazımında da “Uygur ülkesinin adı” denmiştir (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 450).

1.2.11. Küsen: Küçe denilen şehrin adı. Uygur sınırındadır. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 174). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 404; Dankoff-Kelly 1982: 308.

1.2.12. Tarım: Uygur ülkesinin uç bölgesinde, Küçe yakınlarında bir yerin adı Usmı tarım’dır; nehir oradan akar ve bu nehir onunla (Tarım olarak) adlandırılır. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 171). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 397. Dankoff-Kelly 1982: 302.

Irmak adının tarifinde verilen kent adı, Atalay’da Köçe, Ercilasun-Akkoyunlu’da Küçe, Dankoff-Kelly’de Kuča olarak verilmiştir. BANGUOĞLU, bu yer adının iki farklı yerde daha geçtiğini ancak buralardaki yazımında, çok önemli olmayan küçük farklılık bulunduğunu belirterek bu yerin Kuça’nın kuzeydoğusunda olması gerektiğini ifade eder (1958: 93-94). Bu kent bugünkü Kuça’dır. DLT’de kef harfi ile yazılmış olduğuna göre herhâlde Küçe olarak okumak daha doğru olur.

1.2.13. Tat: Yağma ve Toxsıların nezdinde Uygur kâfirleri. Onların ülkesinde onlardan duydum. Konuşma sırasında “Uygur ve Çinli” anlamında Tat Tawgaç diyorlar. Bu atasözünün yorumu onlara da gider. Çünkü onların vefası yoktur. Diken nasıl ki kökünden sökülmeyi hak etmiştir; Uygur da gözünden vurulmayı hak etmiştir. Diğer bir atasözü: Tatsız Türk bolmas başsız börk bolmas. Anlamı: Türklere karışmamış hiçbir Fars yoktur; üzerine konacak baş olacak ki börk de olsun. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 317). Ayrıca krş. Atalay 1992 II: 280-281; Banguoğlu 1958: 97-98; Dankoff-Kelly 1984: 103.

1.2.14. Tıl ‘dil, lehçe’. Bundan Uygur tılı denir. ‘Uygur lehçesi’ demektir. Xıtay tılı ‘Çin Dili’ demektir. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 402). Ayrıca krş. Atalay 1992 III: 133-134; Dankoff-Kelly 1984: 216.

1.2.15. Uygur: Beş şehirli bir vilayetin adı. İskender orayı, Türk hakanı ile barıştığı zaman kurdu. Muhammed Çakır Tonka oğlu Nizamü’d-din İsrâfîl Togan Tigin babasından naklen bana dedi ki: İskender Uygur vilayeti yakınlarına vardığı zaman Türk hakanı ona dört bin kişi gönderdi. Tolgalarının kanatları şahin kanadı gibi idi. Oklarını öne nasıl atıyorlarsa, arkaya da öyle atıyorlardı. İskender bunları görünce hayretler içinde kalarak izna:n xu:ẕ xurend dedi; yani bunlar kendi kendilerini besleyebilirler; başkalarının yiyeceklerine ihtiyaç duymazlar; çünkü av, onlardan kaçamaz ve istedikleri an onu yiyebilirler. Bundan dolayı vilayet Xuẕhur adını aldı. (…) “Uygur” da xâ’yı elif’e çevirdiklerinde, xuẕ’daki ẕel’i de ye yaptılar. Bu büyük bir kuraldır. Yani zel, ye yapılır. Sonra, xur’daki xâ’yı da gayın yaptılar. Xâ’nın gayın’la ve gayın’ın xâ ile değiştirilmesi de caizdir. (…) O vilayet beş şehirdir; halkı, en şiddetli kâfirler ve en iyi ok atıcılarıdır. Bunlar; İskender’in kurduğu Sülmi, sonra Koçu, sonra Can Balık, sonra Biş Balık, sonra Yaŋı Balık. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 54). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 111-113; Banguoğlu 1958: 96; Dankoff-Kelly 1982: 139-140.

1.2.16. Hükümdar (Şu), Çin’e geçti; Zülkarneyn de ardından gitti. Uygur yakınlarında ona yaklaşınca (…) Daha sonra Zülkarneyn onunla barıştı ve Uygur şehirlerini kurdu. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 520). Ayrıca krş. Atalay 1992 III:
416; Dankoff-Kelly 1984: 363.

1.2.17. Uygur adı şu cümlede geçer: “En doğrusu; Yagma ve Toxsılar ile tâ Uygur şehirlerine kadar …” (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 11). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 30, Dankoff-Kelly 1984: 84.

1.2.18. Uygur adı şu atasözünde geçer: Uygur yıgaç uzun kes temür kısga kes. Tahtayı keserken uzun kes; demiri keserken kısa kes. Çünkü demiri uzatma imkânı vardır. Onların (Uygurların) bir tellalı vardır; her gün bağırarak bu öğüdü onlara öğretir. (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 236). Ayrıca krş. Atalay 1992 II: 11-12; Dankoff-Kelly 1982: 393.

1.2.19. “Uygurlar da katışıksız bir Türk diline sahiptir. Bunun yanında kendi aralarında konuştukları ikinci bir dil vardır. Kitabın başında bahsettiğim 24 harften ibaret yazıları vardır; onu yazışmalarında kullanırlar. Uygurların Çin ile birlikte kullandıkları başka bir yazıları daha vardır. Onunla kutsal kitaplar ve resmî belgeler yazılır. Kültürlü olmayanlar bu yazıyı okuyamaz. Kültürlü olanlara ben şehirliler adını verdim” (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 11). Ayrıca krş. Atalay 1992 I: 29, Dankoff-Kelly 1984: 83.

Uygurların ikinci bir dile sahip oldukları konusu, yeterince tartışılmamış bir konudur. BANGUOĞLU, Kâşgarlı’nın sözünü ettiği ikinci dil ve alfabe konusunda, Soğd veya Maniheist alfabelerinden biri olabileceğini düşünür ancak
“Çinlilerle müşterek olması” kısmını izah edemediğini belirtir ve Uygurların aralarında başka bir dil olduğu konusunun muhtemel olmadığını, bu rivayetin belki Uygur tacirlerinin bildikleri bir yabancı dilden galat olabileceğini belirtir (1958:109). ERCİLASUN, bu dilin Çince olduğunu öne sürer (2009: 10). AYDEMİR ise, Uygurların o dönemde etkileşim içerisinde bulunduğu diğer milletlerin dillerinin olup olmadığını değerlendirdikten sonra bu dilin Toharca olabileceğini önerir (2011: 397-398). Yani burada, Uygurlar diye kastedilen, gerçekte Toharlardı. Gerçekten de Türkleşmiş olduğu iddia edilen Toharların hem kendi dillerini hem de Uygurcayı konuşup yazıyor olmaları, Budist Uygur dönemi için normal görünmektedir. Hatta Aydemir, ilginç bir not ekleyerek Kâşgarlı Mahmud’un, bu ikinci dilin adını neden yazmadığı konusunda ise, Karahanlı Devleti’nin doğu bölümlerinde yer alan Uygur bölgesine gitmediğini, bizzat gözlemleri bulunmadığını ve aldığı duyumlar ile yazdığını belirtmektedir (2011:398).

1.2.20. Yulduz Köl: Küçe (Kuça), Kiŋüt ve Uygur sınırları arasında bir gölün adı (Ercilasun-Akkoyunlu 2015: 403). ATALAY, bu sözcüğü yolduz köl biçiminde okumuştur (1992 III: 136). Ayrıca krş. Dankoff-Kelly 1984: 217.

2. Genel Değerlendirme

Kâşgarlı Mahmud, ölümsüz eseri DLT’de sözcüklerin ses bilgisi, şekil bilgisi, anlam bilgisi ve köken bilgisi özelliklerini belirlemesinden dolayı Türk dili bilgini olarak nitelendirilebilir. Kâşgarlı’nın verdiği sözcük örneklerinde, hangi diyalekt tarafından kullanıldığının belirtilmesi de ayrıca önemlidir. Yani DLT, XI. yüzyıldaki Türk dilinin diyalektlerinin durumu, ses ve şekil özelliklerinin verilmesi gibi birçok konuda Türk dili tarihi araştırmalarının en temel kaynaklarından biridir.

DLT’deki diyalekt örneklerine bakıldığında, diğer lehçelere oranla, Uygurcanın az sayıda örnek üzerinde gösterildiği görülmektedir. Eserde dokuz yerde Uygur lehçesinde kaydı tespit edilmiştir. Tespit edebildiğimiz yirmi kayıt ise Uygur adının geçtiği yerlerdir. Kâşgarlı Mahmud, yukarıda verdiğimiz dokuz sözcük dışında, hiçbir sözcüğe Uygurca kaydı düşmemiştir. Karahanlı dönemi yazı dilinin temelinin eski Uygurca olmasından dolayı, Kâşgarlı Mahmud, eserinde sözcüklerin Uygurca biçimlerine pek yer vermemiştir, görüşü öne sürülebilir. Çünkü kullandığı yazı dili zaten Uygurcanın devamı bir yazı dili idi. Ancak Karahanlı devletinin doğu bölümünde yaşayan Budist Uygurlardan yeri geldikçe bahsetti, çünkü onlar Müslüman değildi ve onlardan nefret ediyorlardı. Bu nedenle eserde yer alan birçok şiir parçasında Budistlere, çoklukla Uygurlara en ağır hakaretlerde bulunmuştur.

3. Sonuç

DLT, yalnızca XI. yüzyıl Türk dünyasını yansıtması bakımından değil bütün Türk dili tarihi bakımından önemli bir eserdir. Günümüze kadar gelmiş her Türk yazı dili, kendi diyalektinin tarihî özelliklerini görebilmek için mutlaka DLT’den yararlanması gerekir. Kâşgarlı Mahmud, o dönemde yaygın olarak kullanılan, konuşanı çok olan ve muhtemelen yazı dili olan diyalektler hakkında eşsiz bilgiler vermiş, ancak Karahanlı yazı dilinin bağlı olduğu Uygurcadan diyalekt özellikleri bakımından, etraflıca söz etmemiştir. Bunu, mensup olduğu yazı dili olan Kara hanlı Türkçesinin, temelde eski Uygur Türkçesi yazı geleneğine ait olmasına bağlamak mümkündür. Karahanlı Devleti’nin doğusunda yaşayan Budist Uygurlardan da yeri geldikçe ve çok zaman aşağılayıcı üslupla bahsi ise, onların Müslüman olmamaları ile açıklanabilir.

Kaynakça

ALİMOV, R. (2011). “Divanu Lugati’t-Türk’e Göre Kıpçakların Dili”, Doğumunun
1000. Yılında Kâşgarlı Mahmut ve Eseri Sempozyumu, Ed. H. DEVELİ et al. Eren Kitapçılık, İstanbul: 147-158.
ATALAY, B. (1992). Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi I-III, İstanbul: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
AYDEMİR, H. (2011). “Kâşgarlı Mahmud ve “Uygurların İkinci Dili” Üzerine”. Doğumunun 1000. Yılında Kâşgarlı Mahmut ve Eseri Sempozyumu, Ed. H. DEVELİ et al. Eren
Kitapçılık, İstanbul: 395-405.
AYDIN, E. (2015). Yenisey Yazıtları, Konya: Kömen Yayınları.
AYDIN, E. (2016). Eski Türk Yer Adları, İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları.
AYDIN, E. (2018). Uygur Yazıtları, İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları.
BAILEY, H. W. (1970). “Saka Studies: The Ancient Kingdom of Khotan”, Iran, 8: 65-
72.
BANGUOĞLU, T. (1958). “Kâşgarî’den Notlar I: Uygurlar ve Uygurca Üzerine”, Türk
Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1958: 87-113.
BANGUOĞLU, T. (1959). “Kâşgarî’den Notlar II: Oğuzlar ve Oğuzeli Üzerine”, Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı Belleten 1959: 23-48.
BANGUOĞLU, T. (1960). “Kâşgarî’den Notlar III: Oğuz Lehçesi Üzerine”, Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı Belleten 1960: 23-48.
DANKOFF, R. & J. KELLY (1982-1984). Mahmut el-Kāşгarī: Compendium of the Turkic
Dialects (Dīvān Luγāt at-Türk), Part I-III, Harvard: Harvard University Press.
DOERFER, G. (1971). Khalaj Materials, Bloomington: Indiana University.
DOERFER, G. (1987). “Mahmūd al-Kâşγarī: Arγu, Chaladsch”, Ural-Altaische Jahrbücher, 7: 105-114.

EMET, E. (2008). “Divan-u Lugati`t Türk ve Uygur Ağızları”, Uluslararası Türkiyat
Araştırmaları Bilgi Şöleni Bildirileri, Kâşgarlı Mahmut ve Dönemi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara: 171-204.
ERCİLASUN, A. B. & Z. AKKOYUNLU (2015). Dîvânu Lugâti’t-Türk, 2. Baskı, Ankara:
Türk Dil Kurumu Yayınları.
ERCİLASUN, A. B. (2009). “Dîvânü Lügati’-t-Türk ve Uygurlar”, Turkish Studies, 4/8:
5-12.
GÖKDAĞ, B. A. (2007). “Kençekler ve Kençekçe”, Dil Araştırmaları, 1: 97-108.
GÜLSEVİN, G. (2008a). “Divanu Lügati’t-Türk’teki Oğuzca Özelliklere Karşılaştırmalı
Bir Bakış”, Doğumunun 1000. Yılında Kâşgarlı Mahmut ve Eseri Sempozyumu, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Yayınları, İstanbul: 331-345.
GÜLSEVİN, G. (2008b). “Kaşgarlı Mahmut’un Verdiği Bilgilere Göre Arguca Eski Halaçça Olabilir mi?”, Uluslararası Kaşgarlı Mahmut Sempozyumu Bildiri Metinleri, Rize
Üniversitesi Yayınları, Rize: 286-294.
GÜLSEVİN, G. (2016). “11. Yüzyılda Hangi Oğuz Diyalektleri Vardı?”, Bilig, 76: 269-
300.
GÜNER, G. (2009). “Divânü Lugâti’t-Türk’te Kençekler ve Bazı Kençekçe Kelimeler
Üzerine Düşünceler”, Bilig, 48: 75-90.
KARAHAN, A. (2008). “Divânü Luġâti’t-Türk’e Göre Çiğil Lehçesi ve Karahanlı Yazı
Dili ile İlişkisi”, Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Bilgi Şöleni Bildirileri, Kâşgarlı Mahmut ve Dönemi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara: 467-477.
KARAHAN, A. (2013). Divânu Lugâti’t-Türk’e Göre 11. Yüzyıl Türk Lehçe Bilgisi, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
KİLLİ, G. (2008). “Türk Diyalektolojisi Araştırmalarının Eşsiz Kaynağı Dîvânu
Lugâti’-Türk”, Kâşgarlı Mahmûd Kitabı, Ed. F. S. BARUTÇU-ÖZÖNDER, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Yayınları, Ankara: 375-403.
KORKMAZ, Z. (1972). “Kâşgarlı Mahmut ve Oğuz Türkçesi”, Türk Dili, 253: 3-19.
PRITSAK, O. (1959). “Kâşġarīs Angaben über die Sprache der Bolgaren”, Zeitschrift
der Deutschen Morgenländischen Gesellschaft, 109: 92- 116.
TOPRAK, F. (2003). “Divanü Lugati’t-Türk’te Kıpçakça Kaydıyla Verilen Kelimelerin
Tarihi Kıpçak Söz Varlığı İçindeki Yeri”, Türkoloji Dergisi, 16/2: 79-90.

ZIEME, P. (2009). “Ordo Uluş, Solmı and Beşbalık”, Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae, 62/3: 255-266.

Uygur Akademisi © Her Hakkı Saklıdır.

Scroll to top