Onları da Göster!

Mahmutcan LİTİP
Milli Ozanımız Abdurehim Heyt’i önce “öldürdünüz” sonra “ben iyiyim” dedirten bir videoyu yanınlayıp Türkiye’yi ve davamızı yalanlamaya çalıştınız, malesef bu oyununuz tutmuyor. Geçtiğimiz sene temmuz ayından itibaren ailemden haber alınamıyor. Benim de annem, babam, kardeşlerim, akrabalarım ve dostlarım kayıp, onlar nerede?! En az Abdurehim Heyt kadar ünlü olan, bilim insanlarımız, iş adamlarımız, sanatçılarımız, yazarlarımız, din adamlarımız kayıp, onlar nerede? Onları da göster!
Miliyonlarca Uyguru “Eğitim Kampı” adı altındaki hapishanelere kapattınız, onların suçları ne?! Yurtdışında çocuğu, akrabası veya dostu var diye onları suçlayamazsınız! Türkiye’ye turist vizesi ile gelerek üç beş gün kaldı diye suçlayamazsınız! Türkiye’yi sevdi, Türk dizilerini seyretti diye suçlayamazsınız, sadece ben Uygurum dediği için suçlayamazsınız! Vatanımızı ışgal eden sizsiniz, canımıza, malımıza kast eden sizsiniz, özel hayatımıza, hanemize tecavüz eden sizsiniz…
Yanlış yaptınız! Tarihten beri, zalimlerin hiç biri uzun yaşamamıştır, zulüm hiç bir zaman uzun sürmemiştir. Bizi asimile ederek yok etme planınız vardı, planınız tutmadı. Dünya size güvenerek Dünya Ticaret Örgütüne aldığı bir yanlıştı, sahtekarlığınızla üç beş kuruş kazandınız, bir de vatanım doğu Türkistan’nın o kadar zangin kaynaklarına çöktünüz, namussuzca oradan kazıp kendi topraklarınıza gömdünüz… Dünya çapında yeni fikir ve teknolojileri çaldınız, her yere teknoloji ve siyasi casusları koydunuz. Yanı arsız, hırsız köpekleriniz her yerde dolaşıyordu. İnançtan, edep ve kültürden yuksun bıraktığınız çinli halkından dolayı dunyada düzen, kültür, edep, insani duygu bırakmadınız…
Siz sadece para kazandınız ama her şeyinizi kaybettiniz. Dünyanın size güveni sarsıldı, süper güç falan olamayacaksınız. Şimdi panik yaparak işgal ettiğiniz en zengin en stratejik toprak olan Doğu Türkistan halkını, neymiş, “aşırıcılık” bahanesi ile nazi kamplara kapattınız. Bölücülük nedir? aşırıcılık nedir sen bana söyle. Sizinle zorda olsa beraber yaşımaya çalıştık, hayata tutunmaya çalıştık. Biz barşçil, şefkatli bir milletiz, elimizde var olana şükür dedik. Bizim sizin çin halkına ve dünyaya propaganda yaptığınız gibi bölücü, “terrorist” olmamız için ne elimizde silah var ne de sizinle sıcak çatışmamız var. 1997 Gulca ilinde elinde iğne bile olmayan 10 binlerce insanı öldürdünüz, hapise attınız. Onların amaçları çok basitti, inanç ve değerlerine sahip çıkmak. Sizden sadece bunu talep ettiler ve bunu talep etmekte en doğal haklarıyla. Ama siz ne yaptınız!? katliam… unutmadık. Hayat devam ediyordu, ne kadar da açık bir şekilde haksızlığa uğrasakta bunları çin halkından görmedik, çinli komşularımızla insanlık adına komşukuk yaptık, çince öğrendik, çin halkına nefretle değil, insanlık adına hoşgörüyle baktık ta ki 5 temmuz 2009 tarihine kadar… O kara güne kadar normal hayat devam ediyordu, gençler kendilerini geliştirmeye çalışıyordu. 2009 yılına kadar Uygur gençeleri ineternet, bilişim teknolojilerinde öne gitmeye başlamıştı, engellediniz.
Hergün binlerce, yüzbinlerce işsiz, yeteneksiz çinli göçmenleri Doğu Türkistan’a taşıyıp yerlerimizi onlara bedava verirken, Doğu Türkistanlı obinlerce akıllı, dinamik gençlerimizi evlerinden alıp, çin’nin iç bölgesendeki fabrikalara ucuz işçi olarak götürmeye başladınız. İşte olay burada başlamıştı zaten… 2009 yılının Haziran ayında çin’nin Guangdong eyaletindeki bir oyuncak fabrikasında çalışan Uygur gençler çinliler tarafından saldırıya uğradı ve acımasızca sopayla vurarak bir çoğu öldürüldü. İnternette yayılan bu haberi örtbas etmeye çalıştınız, başaramadınız. Hepimiz adalet istedik, kardeşlerimizi öldürenler cezalandırılsın istedik, hükümetten bir açıklama istedik, haftalar geçti kukla reis Nur Bekri’den tek bir cümle açıklama bile gelmedi, bizimle dalgamı geçiyorsunuz, bir suıkast mı planlıyorsunuz muamma.. Binlerce Üniversiteli genç başkent Ürumqi de hükümetten açıklama isteyerek barışçıl yürüyüş yaptılar… Malesef çocuk emeden, öğrenci demeden, ellerine çin bayrağı almış demeden ateş açtınız, araya provokatör yerleştirdiniz, vurdunuz çaktınız… 2009 yılı 5 Temmuzu 6 Temmuza bağlayan o gece sokaklarda büyük katliam yaptınız. Evleri basarak herkesi aldınız, sokakta kimi görseniz öldürdünüz, yetmedi 6 Temmuzu 7 Temuza bağlayan o kara günde kendi askerlerinizi sivil nikalayıp, sopayla, kılıçla katliam yaptınız, bebek, kadın, yaşlı demediniz…
O kadar çok insanın öldürülmüş olmasına rağmen dünyaya sadece 200 falan kişi öldü diye haber verdiniz, olayların aslı yüzünü örterek, tüm dünyaya “vur-çak” olaylarını tekrar tekrar gösterdiniz, çindeki tüm çinlilere bizi düşman, “bar bar” olarak gösetermeyi başardınız. Beyinleri yıkanmış çin halkı da beslenmiş faşistik idolojisi nedeniyle hükümete destek vermeye başladı (1988 deki Tiananmin olayını çok kolay mı unuttular?!)
Başarmış gibi görünüyordunuz, 2009 dan itibaren kendi suçlarınızı örtbas etmek için facebook, YouTube, Google vb leri kapattınız. 5 Temmuzu bahane ederek, 2014 yılına kadar en ufak ilgisi olan, olmayan herkesi içeri aldınız, yok ettiniz. O kadar yetişmiş insanlarımız vardı, öldürdünüz!
Müsülmanları, özellikle Türkleri hiç sevmiyorsunuz ama ne hikmetse özellikle bu ülke liderlerine sahte yüzünüzü göstererek, kopmaz para ilişkileri kurdunuz. Size “güler yüz” dedi, kurnaz demedi kimse (Tarihi unuttumu, araştırmıyorlarmı, düşünmüyorlarmı acaba?) Bu yüzden İslama küfretse de, Peygamber efendimize hakaret etse bile göz yuman, parayı seccade yapıp, namaza benzeyen hareketler yaparak kendilerini kandıran sözde müsülmanlar taipesi meydana geldi. Peygamberimize bile sahip çıkmayan adı müsülman olarak geçen paragöz insanlar bize, en çok zulme uğrayan Uygurlara sahip çıkarlarmiydi?? Size dur diyecek kimse yoktu…
2015 yılında Uygurlara nerdeyse imkansız olan seyahat özgürlüğünü aniden kaldırdınız ve herkese pasaport vereceğinizi ilan ettiniz, hatta köy köy, ev ev dolaşıp zorla ellerine pasaport verdiniz, almayanı suç artmakla korkuttunuz… Yurtdışına hasret kalan Uygur halkı elinde ne varsa sattı, ellerine pasaport aldılar, mutlak çoğu Türkiye’ye geldiler, zira Türkiye’yi manevi vatanımız olarak hissediyorduk kalbimizden, Onlara akraba, kardeş diyorduk yüreğimizin derinliklerinde. Ziyaretlerine gelmiştik, bu aziz toprağı görmek isteyen o kadar çok Uygur vardı. Türküm Türküm geldiler, Türküm diyerek geldiler, ağlayarak geldiler. En uzun kalanlar bir ay, çoğu bir hafta boyunca güzel Türkiye’yi seyahat ederek geri döndüler…
Tam bir sene sonra tekrar pasaportlara el koydunuz, pasaportu olan herkesi aldınız, özellikle Türkiye’ye seyahat için gelen bir tek Uygur dışarıda kalmadı, herkesi içeriye alıp sorguya çektiniz, olmayan suçları uydurarak en az 7 seneden hapis cazası verdiniz, bir kişiyi içeri aldınız ve işkence, şantaj … elinizden ne gelirse yaptınız arkasından 100 kişiyi içeri aldınız. Türkiye’ye gelen de suçlu, Türkiye’deki akrabasına para gönderende suçlu oldu, öğrenci olsa bile bu suçlamalardan müstesna değildi. Sorgularda öldürdünüz, bir çoğunu. Çok az kısmını akrabalarını rehin alarak size casusluk yapmaya zorladınız. Yapmayacağını da biliyordunuz, fakat anne babasını ve akrabalarını rehin aldınız. Suçlayamadığınız insanları şantajla adeta sürgün ettiniz, heryerde o kadar çok casusunuz var diye algı ürettiniz. Yurtdışında yaşayan Uygurlar aralarına fitne ateşi yaktınız, Uygurcayı çok iyi bilen çinli istikbarat elemanlarınız internetlerde “mücahit, dindar, milliyetçi…” kılıfında oyun oynuyordu. Uyandık, farkına vardık. Sen zülmü o kadar arttırınca biz bir birimize o kadar sımsıkı kenetlendik…
Siz hiç utanmadan önce dünyaya kamp yok dediniz, sonra “aşırıcılıktan arındırma kampları” dediniz, sonra “ Eğitim kampları” dediniz, utanmadan çince ve teknik öğretiyoruz dediniz. Onlar çince bilmiyorlarmı?! 300-500 arasında bilim adamları, Professör, yazar, sanatçı, iş adamları bahsini ettiğiniz kamplarda tutuluyor, onlar çine bilmiyormu? Teknoloji bilmiyorlarmı? Onların aşırıcılıkla ne alakası var? bölücü dediniz, kendiniz yetiştirdiğiniz kominist Uygurkları bile kimliklerinden dolayı içeri almadınızmı? Mesela, Nur Bekri’yı tutuklamadınızmı? Doğu Türkistandaki inasanlar sadece hayatta kalma mücadelesi veren mazlum insanlardır. Size karşı isyan edecek kadar apdal değiliz, elimizde ne silah var ne para, bir Allah’a güvenerek, muazzam bir sabırla hayata tutunan insanlarız. Siz isyan etmemizi istiyordunuz zaten, bunu bahane ederek öldürmedinizmi 3000 den fazla insannı Doğu Türkistan’nın Yarkent ilinde. Çok zorluyorsunuz, damarımıza basıyorsunuz, eşlerimize, ablalarımıza, kardeşlerimize kirli elinizi uzatıyorsunuz, susup bekliyecekmiydik!? Ölümden korkmayacağımızı bildiğiniz için köpek gibi korkarsınız, zira evlerimizdeki bıcakları bile zincirliyorsunuz… Tüm bunlara rağmen bizi “terörist” göstermeye çabalıyorsunuz. Terörist nedir bilirmisin? Suçsuz halka korku estiren demektir kısaca, kim korku estiriyor şimdi??! Araya istikbarat elemanınızı, yani provakatör koyarak, çinin en iyi Üniversitelerinde okumakta olan Uygur gençleri Üniversitelerini terk ederek, ne hikmetse bir şekilde Suriye’ye “cihat”a yolladınız, kimse ne olduğunun farkında değildi. Suriye’den milyonlarca eli silah tutabilen adamlar Türkiye’ye sığınırken, dünyanın dört bir yanından deli kanlı, gençler Suriye’ye akın ediyordu. Zaten sayı olarak çok az Uygurların da bu safta çok az da olsa olması gayet normal. Zaten bir çoğu Suriye’ye geçmeden döndüler bu çıkmazdan kaçındılar. Zira, Abdulkadir Yapçan gibi aklı uyanık ülemalarımız bu yolun yanlış olduğunu anlatmıştı, bu yüzden onu suçladınız, şikayet ettiniz..
Türkiye’de şuan “Türkiye Bursları” ile tüm yasal şartları yerine getirerek sadece eğitim için gelen bir çok Uygur öğrenci vardır, ben de onlardan biriydim. Sırf Türkiye’de olduğunuz için ailemizden bağımız kopmuş durumda, anne, baba, kardeş ve dostlarımızdan hiç haber alınamıyor, onların durumlarından çok endişeleniyoruz. Bu da hayatımızı olumsuz bir şekilde etkiliyor. Siz bizim üzülmemizi, umudumuzu yitirmemizi istediğiniz için bazen ufak bilgileri sızdırıyorsunuz, çoğunluk kardeşlerimizin anne, baba, akrabaları kamplara götürülmüş. Bizim hiç suçlarımız yok, hele hele onların hiç suçları yoktur! Suç falan hikaye, bir bahane uydurup tutukladığınızı, topyekün yok etmek için herkesi topladığınızı zaten biliyoruz. O yüzden siz bizi ezmek isterken biz daha güçleniyoruz, fite ateşi yakarken biz daha bir birimize kenetleniyoruz. Bizim inancımız var, vicdanımız var, Allah’tan hiç umut kesmiyoruz, sizin çok acı bir şekilde sonunuzun gelmesini bekliyoruz. Bekliyoruz derken boş boş değil, elimizden ne gelirse onu yapıyoruz, Allah nuseret verirse eğer dünyada mutluyuz, vermezse ahirette mutluyuz, ziyan yok!